Ermeni lobisi son 100 yıldır sözde "soykırım" yalanlarını dünyaya yaymak için her yola başvurdu; o döneme ait belgeleri tahrif etmekten, başka halklara ait fotoğraf ve videoları kendi başına gelmiş gibi kullanmaya kadar her yolu denedi.
Faktyoxla Lab. (Teyit Laboratuvarı) Ermenilerin sürekli kullandığı fotoğraf ve videoları açık kaynaklara dayanarak araştırdı.
Ermeni lobisinin sözde soykırım kampanyasında en çok referans gösterdiği fotoğraflar, Alman vatandaşı Armin T. Wegner'in 1915-1916 yıllarında çektiği fotoğraflardı.
Araştırmalarımız zamanı, Alman ordusunda asteğmen olarak görev yapan Wegner’in, Nisan 1915 yılında Alman Sağlık Birlikleri'nce Ortadoğu'ya gönderildiğini belirledik.
İddia edildiği üzere, Temmuz ve Ağustos 1915'te aldığı izin dönemini Wegner sözde Ermeni katliamlarını araştırmak için kullandı. Aynı yılın sonbaharında da Anadolu'nun çeşitli yerlerini dolaştı. Bu dönemde Wegner yazılar, mektuplar ve belgeler toplayarak, Ermeni tehcir kamplarında yüzlerce fotoğraf çekti ve sonra da bunları Almanya ve ABD'ye gönderdi.
Atatürk Üniversitesi Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Derneği (ASİMED) Başkanı Yrd. Doç. Dr. Savaş Eğilmez, uzun bir süreli araştırma sonrasında Ermeni diasporasının sözde soykırım kampanyasında sürekli olarak kullandığı yalan yanlış resimlerin sözde soykırım kanıtı olarak dünyaya sunduğunu söylüyor. Eğilmez’e göre, öncelikle Alman ordusunda subay olan bu kişinin hem asker olup hem de görev sınırları dışında olan bir bölgede bu kadar serbest bir şekilde seyahat etmiş olması başlı başına kuşku uyandıracak bir durum: ‘‘Wegner 18 ay içerisinde hem subaylık yapıyor, hem Suriye ve Anadolu'yu geziyor, hem tehcir edilen Ermeni kamplarını dolaşıyor ve oralarda resimler çekiyor, insanların anlattıkları hikayeleri dinliyor, hem gözaltına alınıyor hem de kolera hastalığına yakalanıyor ve son olarak da İstanbul'a geliyor. Ne garip bir durum değil mi?!’’
Wegner'in 1915 ve 1916 yıllarında yaşadığı 18 aylık süreye değinen Eğilmez, 'Bu süre içerisinde gezdim dediği yerler hariç, direkt olarak yaklaşık 10 bin km yol kat etmiş. Günümüz yol ve araç donanımıyla bile yorucu ve zor bir yolculuk. Bu süre içerisinde bazen Anadolu'nun çeşitli yerlerinde gözlem yapmış, sonra birden Suriye'de dolaşmaya başlamış, bir ara Bağdat'a gitmiş, orada bir süre zaman geçirdikten sonra İstanbul'a uğramış. Unutmadan bazen de gözaltına alınmış, bir arada kolera hastalığına yakalanmış. Bütün olağanüstü durumları sözde Ermeni Soykırımını belgelemek için yaşamış. Sonuçta diasporanın iddiasına göre yüzlerce resim çekmiş, yüzlerce belge ele geçirmiş ve bunları gizli yollarla Amerika ve Almanya'ya göndermiş. Ama şu anda diasporanın da büyük bir çabayla yayınladığı sadece 15-20 tane resim ve belge denilen 20-25 tane hikaye var. Wegner'in Anadolu'dan kaçırdığı belgeler denilen hikayelere hiç değinmeyeceğiz. Çünkü isteyen herkes oturduğu yerden o masallardan onlarca uydurabilir. Biz resimler üzerinde durmak istiyoruz. Resimlerin en dikkat çekici yanı, hemen hemen bütün resimlerin altlarına konulmuş aynı yazı; 'Tarih: 1915 yılı, Yer: Osmanlı İmparatorluğu, Suriye bölgesi'. Yani ne tam tarih belli ne de tam bir mevki bildirilmiş.
Wegner tam olarak hangi tarihte ve nerede resim çektiğini bilmiyormuş.
Resimlerle ilgili bir başka konu da resimlerde görülen insanların hangi ırka mensup olduğunu anlayabilmek mümkün değil. Yani Ermenilere ait iddiasıyla servis edilen resimlerdeki kişiler Türk de olabilir. Daha ilginç olan da diasporanın mevcut bütün iletişim hatlarıyla yayınladığı resimlerin bir kısmı Yahudi soykırımı başlığı altında da yayınlanıyor. Yine resimlerden iki tanesi de Rus arşivlerinden çıkan ve Rus işgali nedeniyle Trabzon'dan ayrılmak zorunda kalan Türklere ait olan görüntülerle tamamen benzer bir durumda. Yani ya Yahudiler ya Rus arşivleri, ya da Wegner yalan söylüyor.
Tahminlerimize göre salgın hastalıkların kol gezdiği 1915-1916 tarihlerinde Wegner ateşli bir hastalığa yakalandı ki, bunu kendisi de dile getiriyor. Bu hastalıktan dolayı zihin dünyası bozulan Wegner, kimin resmini ve bu resimleri nerede çektiğinin farkında değildi. Her zamanki gibi, meydanı boş bulan diaspora da bu resimleri kullanmaktan çekinmemiş
Üç beş tane hiçbir şekilde tanımlanamayan resimlerle, bir milleti karalama ahlaksızlığını ancak diaspora gibi zihniyetler sergileyebilir' diye konuştu.
Şimdi dilerseniz, resimlerle ilgili yalan ve çarpıtmaları sıralayalım:
1.Sahtekarlık: 2014 yılında turkishnews.com sitesinde Aylin D.M imzalı ‘‘Mehmet Fidan Fotoğrafın Maskesini Düşürdü’’ başlıklı makalede yine bir Ermeni yalanından bahsedilmekteydi.
Makalede Ermenilerin Facebook’taki sayfalar üzerinden bir fotoyu gösterip güya “Osmanli memuru aç çocukları provoke ediyor’’ diye uydurmalar paylaştıkları belirtiliyor. Mehmet Fidan isimli kişinin de doğruları bilmek için bu resmin peşine düştüğü vurgulanıyor:’‘Bu resmi internette aratınca sürekli sözde “Osmanlı memuru aç Ermeni çocuklarına izdırap çektiriyor” başlıklarıyla karşılaştım.
Ve de sadece ABD Ip’li sayfalarda bunu görmek manidardi açıkçası.
Neyse asıl söylemek istediğime gelecek olursak bu resmi,sitesine E-mail atıp soruşturdum.
E-MAIL’IN TERCÜMESI: Selamlar, Ben bu resmin Armin T. Wegner tarafından mı çekildiğini bilmek istiyorum. Bu resim hakkında Internette bazı haberler yayılıyor. Bazı internet sayfalarında yazıldığına göre, resimdeki adam bir Osmanlı memuru ve aç Ermenileri provoke ediyormuş. Cevabınızı bekliyorum. 29.04.2014 Mehmet Fidan
Bunun üzerine aldığım cevap:
E-Mail in Türkçe çevirisi: Çok saygıdeğer Sayın Fidan, Armin T. Wegner derneğine yapmış olduğunuz başvuruda bilmek istediğiniz gibi o resmin Armin T. Wegner’ya ait olduğunu bilmek istemişsiniz ve Armin T. Wegner derneğinden sayin Klan, bana sorunuzu iletti. Ben Armin T. Wegner’in “Alman edebiyatlı Marbach”daki fotografik mirasını çok iyi biliyorum. Ve ben de kendim 1.Dünya savaşı sonrası Katliama dair o fotografı aradım ama böyle bir fotograf bulamadim. Ve ben Armin T. Wegner’in bu fotografi çekmediğini biliyorum ve bu fotografin nerden geldiği hakkinda bilgi veremiyorum. Saygilarimla Andreas Meier
Yazar son olarak okuyucularına bu tür yalanlara kanmamalarını tavsiye ediyor.
2.Sahtekarlık: Ermeni siyasetçiler, diplomatlar, gazeteciler, sosyal medya kullanıcıları sözde Ermeni soykırımını tasvir etmek amacıyla kullandığı fotoğraflardan "Çarmıha Gerilmiş Kadınlar" fotosu da sosyal medyada çok ilgi gören fotoğraflardandır.
Araştırmalarımız sırasında bu fotoğrafın orijinal olmadığı, sözde Ermeni soykırımının anısına ve bu olayların "tanığı" olan Arshalyus (Aurora) Mardiganian'ın ifadelerine dayanarak çekilmiş olan "Gaspedilmiş Ermenistan" ("Ruhların satışı") filminden alındığı ortaya çıktı.
Ermeniler tarafından 1915 olaylarının simgesi olarak sunulan "Gaspedilmiş Ermenistan" ("Ruhların satışı") filminin kahramanı Aurora Mardiganian, 1901 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nun Dersim bölgesinde (Türkçesi Tunceli-ed.) doğdu. Mardiganian’ın ailesi "1915 olayları" sırasında Suriye'ye göç ettiler.
Ermeni kaynaklarına göre çölde yaşarken 14 yaşındaki Arşalyus, öteki ismiyle Aurora kaçırılarak köle pazarında 85 ABD sentine satıldı.
"2 yıl sonra kölelikten kaçtı ama tekrar yakalandı ve köle olarak çalıştı. Bitkiler ve bitki kökleri yiyerek, ormanlarda ve mağaralarda saklanarak 18 ay boyunca Dersim dağlarından 1.500 km'den fazla yol kat ederek Rus ordusunun kontrolü altındaki Erzurum'a ulaştı. Ermeni Ulusal Birliği ve Amerikan Ermenistan ve Suriye Yardım Komitesi'nin yardım departmanının yardımıyla önce Tiflis'e, ardından St. Petersburg'a, oradan Oslo'ya, oradan da New York'a (ABD) gitti. New York'ta Ermeni bir aile tarafından evlat edinildi ve gazetecilere "olanları" anlattı. New York ve Los Angeles gazetelerinde bununla ilgili makaleler yazıldı." (kaynak)
Metinden de anlaşılacağı üzere Aurora Mardiganian’ın kaderi gerçeklikten uzaktır ve daha çok yazarın hayal gücünün ve senaryosunun bir ürünüdür. Onun söylediklerine dayanarak "Gaspedilmiş Ermenistan" kitabı yazıldı (1919) ve bir Ermeni milyonerin sahibi olduğu "Selig Polyscope" şirketi tarafından "Ruhların Müzayedesi" filmi çekildi (1919). Hem kitap hem de film gerçek olaylara dayanmıyor, kendisini görgü tanığı olarak tanımlayan bir kızın anlattıklarına dayanıyor.
14 yaşında bir kız çocuğu Suriye çöllerinde iki kez köle olarak satılıyor, her iki olayda da kölelikten kaçıyor, kaçış sürecinde Tunceli'den bazı nedenlerden dolayı Rus birliklerinin kontrolünde olan Erzurum'a, oradan da Tiflis'e kadar yaklaşık 1.500 km’e kadar yol katederek St. Petersburg, Oslo ve sonunda New York'a varır. Hakkında yazılar, kitaplar yazılıyor (900.000 adet satıldı) ve filmi yapılıyor (30 milyon dolar hasılat).
Aurora Mardiganian, bahsettiği olayların etkisini artırmak için zamanla yeni yalanlar icat etmeyi de başardı. Örneğin, filmin çekiminden 70 yıl sonra tarihçi Anthony Slide’ye, filmin senaryosunun daha kötü olduğunu söyleyerek, kadınların küçük haçlara bağlanıp yakıldığına dair inanılmaz hikayeler anlattı.
Yani, dolayısıyla Ermenilerin "soykırımın" simgesi olarak sunduğu fotoğraf gerçek değil, kendisini olayın tanığı olarak tanımlayan bir kızın uydurmalarına dayanan bir filmden alıntıdır.
3.Sahtekarlık: Ermenilerin sıkça kullandığı bir diğer fotoğraf. Söz konusu fotoğraf, "genocide.ru", "yerkramas", "panarmenian" gibi birçok Ermeni kaynağında "Ermeni soykırımı"nın açık bir örneği olarak sunulmaktadır.
Oysa bu fotoğraftakiler 25 Nisan 1918'de Kars'ın Subatan köyünde Ermeni eşkıyalarınca öldürülen Türk vatandaşları. Fotoğraf dava dosyalarından alınmış olup, şu anda T.C. Milli Savunma Bakanlığı Genelkurmay Başkanlığı arşivinde tutulmaktadır.
4.Sahtekarlık: Ermeni sahteciliğini ortaya çıkaran bir fotoğraf daha karşınızda. Hiçbir araştırma yapmamış ortalama okuyucuya oldukça korkunç gelebilecek bir sahne, öyle değil mi?! Bu fotoğrafın üzerine Ermeni yalanları ve yorumları da eklenince olayı gerçekleştiren "Türkler" hakkında hoş olmayan bir izlenim oluşturmakta.
Oysa, bu fotoğrafın ve fotoğrafta görülen askerlerin Osmanlı'yla ve orada yaşayan Ermenilerle hiçbir alakası bulunmamaktadır. Fotoğrafta görülen askeri üniformalar, İç Savaş sırasında Rusya'da bulunan Kazak müfrezelerinin savaşçılarına ait. (kaynak)
5.Sahtekarlık: genocide.ru sitesinde yayınlanan "Ermeni kadınlar Türk cellatlar tarafından öldürüldü" başlıklı fotoğrafa dikkat edelim.
Bu fotoğrafın sahte olup olmadığını anlamak için öldürülen kadınların bacaklarındaki yüksek bel çoraplara dikkat etmemiz yeterli olacaktır. 100-110 yıl önce sadece Anadolu'da değil, Avrupa'da bile kadınlar bu kadar uzun çorap giymezlerdi. Bu çoraplar ancak II. Dünya Savaşı sırasında moda oldu.
Öte yandan bu fotoğrafın aslı Ermenistan'da değil, İsrail'deki "Holokost Müzesi"nde tutuluyor.
Uluslararası Kızılhaç tarafından çekilen bu fotoğraftaki kadın Ermeni değil, II. Dünya Savaşı sırasında Macaristan'da milliyetçiler tarafından katledilen bir Yahudi'dir. Bu arada o dönemde milliyetçilerin başında Ermeni asıllı Ferenc Salaş (Salosyan) bulunuyordu. Hitler'in gözde müttefikinin örgütü "Çapraz Oklar" ismiyle bilinmekteydi.
6.Sahtekarlık: "Hayastan.com" adlı internet sitesinin iddiasına göre fotoğrafta "Ermeni milli liderlerinin infazı" tasvir edilmekte.
Ermeni sahtekarları gözlerinden küçük ama önemli bir ayrıntı kaçırmışlar oysa. 1915-1918 yıllarında Türk ordusunda askerler uzun boyunlu askeri çizmeler yerine sıradan "çarıklı" (bir tür dokuma ayakkabı) kullanıyorlardı.
7.Sahtekarlık: "Ermeni Soykırımı" senaryosunun yazarları tarafından kullanılan en büyük sahtekarlık örneklerini sunuyoruz.
"Ermeni Soykırımı Müzesi"nde Wegner fotoğrafları olarak sunulan bu fotoğraflar, aslında Franz Werfel'in "Musa Dağ'da Kırk Gün" adlı romanından uyarlanan filmden alınmıştır. Filmde, Suriye'nin Halep vilayetine bağlı Musa Dağı'ndaki birkaç Ermeni köyünün savunma hareketleri anlatılıyor.
Film, 1982 yılında Ermeni yönetmen Sarkis Muradyan tarafından çekildi. Başrollerde Kabir Bedi, Roni Carroll, Maurice Sherbani, Victoria Woodbeck, Michael Constantine, Peter Haskell ve diğer oyuncular yer aldılar. Filmdeki görüntülerdeki açılar, detaylar ve manzaralar, ileride propaganda amaçlı kullanılmak üzere seçilmiştir. 1982 yapımı filmin kareleri bir süre sonra "soykırımı" doğrulayan "tarihi belgeler" haline gelmiş oldu.
Bu karede, o dönem moda olan deri ceket ve kot pantolon giyen bir kişi görülüyor ve bu kişi filmin yönetmeni Sarkis Muradyan’dan başkası değil. Muradyan 67 yıl önceki görüntülere "mucizevi" bir şekilde girmeyi başardı.
Görüldüğü üzere:
-Ermenilerin sözde soykırımlarının simgesi haline getirdikleri fotoğrafların çoğu sahte olup, ya filmlerden alınmıştır ya da başka halklara aittir;
-Armin T. Wegner'in sözde "soykırımı" bahanesiyle çekildiği iddia edilen fotoğrafların gerçekten ona ait olup olmadığı bile şüphelidir.