Geçtiğimiz hafta Evrensel gazetesi yazarı Özer Akdmir kendi köşesinde ‘‘COP29 toplantıları ya da "Bir şey yapılıyor tiyatrosu": Tam bir zaman kaybı’’ bir yazı kaleme aldı. COP29 İklim Zirvesi’nin birinci haftasının ardından ikinci haftanın ortasında kaleme alınan yazıda aynı zamanda Ekoloji Birliği kurucu, eş sözcülüğü görevini de yürüten Akdemir Bakü’de gerçekleşen COP29 zirvesiyle ilgili bazı iddialarda bulundu.
Faktyoxla Lab. (Teyit laboratuvarı)olarak bu iddiaların ne kadar doğru olup olmadığını okurlarımız için araştırdık.
1.iddia: ‘‘İlk haftası sona eren toplantılar 22 Kasım tarihine kadar devam edecek.40 bine yakın kişinin kayıt yaptırdığı toplantı katılımı itibarıyla geçen sene Birleşik Arap Emirlikleri Dubai’de yapılan toplantıya katılımın neredeyse yarısı kadarla sınırlı kaldı. Dubai’deki toplantılara 80 binin üzerinde kişi katılmıştı. Bakü’deki toplantılara katılım ülke devlet başkanları düzeyinde de epey eksikliklerle dolu. Küresel ısınmaya neden olan fosil yakıtlar konusunda sicilleri hayli kabarık olan ABD, Rusya, Almanya, İngiltere ve gelecek sene toplantıya ev sahipliği yapması beklenen Brezilya’nın devlet başkanları Bakü’deki toplantılarda çeşitli gerekçelerle yer almayacaklar. Fransa ve Hollanda devlet başkanlarının da konferansa katılmayacağı ileri sürülüyor.’’
Özer Akdemir’in bu iddiası tamamen asılsızdır. Hiç abartmadan Bakü’de gerçekleşen COP29 etkinliğinin en görkemli COP'lardan biri olarak tarihe geçeceğini söyleyebiliriz. Bunu Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev de kendi sosyal medyadaki resmi hesaplarında dile getirmişti. Devlet başkanı, paylaşımında "80 devlet ve hükümet başkanının ve 76.000'den fazla kayıtlı katılımcının katıldığı COP29'un çok iyi organizasyonuyla ilgili olarak tüm konuklardan en güzel tepkiler almaktan gurur duyuyoruz." dedi.
Öte yandan Euronews kanalı da etkinliğe katılmayanları da sıralamış, hatta neden katılamayacaklarını da açıklamıştı.
Örneğin, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in etkinliğe katılamamasının resmi açıklaması şu yönde: Komisyon geçiş aşamasında olduğundan "Dönem başkanı kurumsal görevlerine odaklanacak". Leyen şu anda 1 Aralık'ta başlayacak olan ikinci dönem başkanlığına hazırlanıyor. Ama Avrupa Komisyonu’nun İklim Politikası Başkanı ve Enerji Komiseri Charles Michel Zirve’ye katılım da sağladı. Ya da Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron etkinliğe katılmadı. Nedenini de euronews kanalı şöyle açıklıyor: ‘‘Azerbaycan'ın geçen yıl Azerbaycan'ın Karabağ bölgesindeki Ermeni ayrılıkçılara yönelik askeri saldırıyı kınamasının ardından iki ülke arasındaki ilişkiler hayli gerginleşti.
Almanya Başbakanı Olaf Scholtz Bakü'ye gelemedi. Peki, neden? İşte resmi versiyon: Almanya Şansölyesi Olaf Scholtz ülkedeki iktidar koalisyonunun dağılmasının ardından COP29'a katılmayacağını duyurmuştu. Açılış ta dahil olmakla ilk iki gün Scholtz’un Bakü'de iklim görüşmelerine katılması planlanıyordu, ancak bu karar Almanya'nın üç partili koalisyon hükümetinin çöküşünden sonra iptal edildi. Yalnız Zirve’nin son günlerinde Dış İşleri Bakanı katılım sağladı ki, onun da nasıl bir tavır takındığına aşağıda değineceğiz.
Bunun dışında "Euronews", COP29'un ABD seçimlerinden birkaç gün sonra yapılması nedeniyle Başkan Joe Biden'ın etkinliğe katılamayacağını da duyurdu. Biden zaten iki senedir Küresel iklim görüşmelerine katılmıyor. ABD heyetine, başkanın uluslararası iklim politikası baş danışmanı John Podesta başkanlık etti.
Geçen ay başından yaralanan Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva da Bakü ziyaretini iptal etmişti. Ülke gelecek yıl Belem'de COP30'a ev sahipliği yapacak. Buna rağmen Silva gelemedi.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin BM iklim konferansına katılamadı. Euronews’a göre, bunun da nedeni oldukça açık. Rusya'yı Başbakan Mihail Mişustin temsil etti.
Görüldüğü üzere, Eouronews'un yazısının hiçbir yerinde sayın Akdemir’in söyledikleri gibi net iddialara yer verilmiyor. Yani, kısaca yazarın yalan söylediğini de söyleye biliriz.
Bunun dışında Özer Akdemir’in ‘‘40 bine yakın kişinin kayıt yaptırdığı toplantı’’ diyerek küçümsediği COP29 Liderler Zirvesi'ne 50 cumhurbaşkanı, 10 başkan yardımcısı, 20 başbakan ve iki veliaht dahil olmak üzere 80'den fazla devlet ve hükümet başkanı katılmış; Bu konferansa 63 bini yabancı misafir olmak üzere 72 binden fazla (son bilgilere göre 75 binden fazla) kişi kayıt yaptırmıştı. Demek ki, iddianın bu kısmı da asılsız.
En önemlisi dünyanın kaderini etkileyecek kararların COP29'da alınması. COP29 11 Kasım'da başladı ve 22 Kasım'da bitmesi gerekiyordu. Tartışmaların önemi nedeniyle COP29 etkinliği bir gün daha uzatıldı ancak…
Ancak COP29'un son günlerinde etkinliğe katılan Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Berbock'un da aralarında bulunduğu bazıları, son gün yani kapanış oturumunda alınması beklenen kararları engellemeye çalıştı. Genel olarak Berbok'un Bakü'ye COP etkinliği için gelmediği, muhalefetle buluşmak ve bazı STK'larla insan haklarını tartışmak için geldiği görülüyor. COP etkinliğinde gelişmiş ülkelerin mali yükümlülüklerini tartışmaktan kaçınması ayrı bir konu.
2.iddia: ‘‘COP29 zirvesinin Bakü’de yapılıyor olmasına daha geçen seneki toplantı sürecinde de itiraz vardı. Tıpkı Birleşik Arap Emirlikleri gibi Azerbaycan da en çok petrol üreten ülkeler arasında ve iklim değişikliği ile fosil yakıtlar arasında doğrudan bir ilişki var.’’
Bu iddiayı çürütecek elimizde yeterince veri var. Şöyle ki, Azerbaycan gerçekleştirdiği tüm bölgesel ve küresel projelerde, buna Trans Hazar projeleri de dahildir, "yeşil enerji koridorlarının" oluşturulmasını hedefliyor ve Azerbaycan için yeni enerji altyapısının inşası oldukça önemli. Evet, uzmanlar da bölgede fosil yakıtlarından enerji üretim şebekelerinin yönetimine ilişkin birçok sorunların olduüunu itiraf ediyorlar. Şöyle ki, %50'den fazla fosil enerji içeren enerji ağlarının yönetilmesine ilişkin uluslararası deneyimin yeterince gelişmediğini herkes biliyor.
Buna rağmen Azerbaycan'ın gaz ve petrol altyapısı alanındaki geniş tecrübesi, gelişmiş mali ve mühendislik altyapısı, bu geçiş sürecinde ülkeye önemli bir avantaj sağlıyor. Uzamanlar, Azerbaycan'ın bu deneyiminden yola çıkarak hem Avrupa hem de Orta Asya ile "yeşil enerji koridorları" oluşturulması yönünde çalışmaların hızla sürdürdüğünü sık sık dile getiriyorlar.
Örneğin, Trans-Hazar Enerji Kuşağı belki de ilk 'yeşil enerji' kablo hattı olacak ve bu projenin hayata geçirilmesi Azerbaycan'ın bölgesel enerji politikasında önemli bir dönüm noktası oluşturacak. Bunu biz söylemiyoruz, konuyu derinlemesine analiz eden kişilerin geldiği son kanı bu.
Ayrıca, Azerbaycan’ın, uzun vadeli sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak için fosil yakıt endüstrisinden elde edilen gelirleri kullandığı kısmen doğrudur. Neden kısmen, çünkü petrol, gaz ve kömür yüzyıllardır enerji elde etmenin ana hammaddeleri olarak kullanılıyor. Bilim adamlarına göre küresel ısınmanın ana nedeni işte bu enerjinin ana hammaddesi olarak bilinen petrol, gaz ve kömürün yanması sonucu açığa çıkan karbondioksittir. Bunu dikkate alan Azerbaycan yıllardır karbon emisyonlarını azaltmak için harekete geçmiş durumda. Yani, Özer Akdemir ve onunla aynı düşüncede olanlar merak etmesinler, artık ülkede fosil yakıtların yerini rüzgâr ve güneş enerjisi alıyor. Yer altı kaynaklarla karşılaştırıldığındaysa rüzgar ve güneş enerjisinin tükenmez olduğu aşikar. Yani güneş ve rüzgar her zaman var, sürdürülebilir, ekolojik açıdan faydalı.
Aslına bakılırsa, COP29'un Azerbaycan'da düzenlenmesi her şeyden önce ülkemizin iklim konusunda yükümlülüklerini yerine getirdiğinin tanınması anlamına da geliyor. Ayrıca COP29'un Azerbaycan'da düzenlenmesi, ülkede siyasi ve ekonomik istikrarın BM düzeyinde tanındığını gösteriyor. Bu karar aynı zamanda Azerbaycan'ın "yeşil enerji" politikasına küresel desteğini de ifade ediyor. Belki de Akdemir bilmiyordur, ama Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in emriyle 2024 yılı Azerbaycan'da "Yeşil Dünya İçin Dayanışma Yılı" ilan edildi. Bir petrol ve gaz ülkesi olan Azerbaycan, "yeşil enerji" türlerinin yaratılmasını ve bunların dünya pazarlarına ulaştırılmasını enerji politikasının yeni öncelikli yönü olarak tanımlıyor. Yenilenebilir ve "yeşil enerji" ile üretilen elektriğin ihracatı, ülkenin enerji stratejisinde yeni bir dönem başlatmış durumda.
O yüzden Azerbaycan’ı fosil yakıtlar ülkesi olarak nitelendirmek oldukça saçma.
3.iddia: Nitekim, iklim değişikliğini durdurmak için fosil yakıtların azaltılması ve nihayetinde tamamen durdurulmasının konuşulması gereken toplantıların daha açılış konuşmasında Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ürettikleri petrolü “Allah’ın lütfu” olarak nitelendirdi! Yani bırakın petrol üretimini kısmayı ya da tüketimi azaltmayı “Allah’ın lütfu” dediği petrole “Allah’ın ipine sarılır gibi” sarılacaklarını birinci ağızdan söylemiş oldu.
Bu iddianın da asılsız olduğuna yukarıda kısmen değinmiştik, ama konuyu bir az daha açalım isterseniz. Uzamanlar yeni dünya düzeninda en önemli sorunlardan birinin iklim değişikliğinin dünyaya oluşturduğu tehdit olduğunu vurguluyorlar zaten. Yenilenebilir enerji üretimi alanında art arda atılan adımlar, COP29 gibi prestijli bir forumun Azerbaycan'da düzenlenmesi bugün karşı karşıya olduğumuz en stratejik konulardan birinin yeşil enerji üretiminin hızlı büyümesi olduğunu gösteriyor. Bu önemlidir, çünkü küresel enerji sisteminin dönüşümü hızlanıyor, enerji ve iklim konuları sadece ülkelerin iç politikalarında değil, uluslararası ilişkiler sisteminde de en güncel konular arasında yer alıyor ve enerji inovasyonunun sınırlarını çiziyor.
Belki de sayın Akdemir habersizdir ama İnsanlığı bir bütün olarak tehdit eden çevresel zorluklar Azerbaycan'ı son yıllarda yenilenebilir enerji kaynakları pahasına enerji güvenliği mimarisini güçlendirmeye teşvik etmektedir. Azerbaycan'ın son yıllarda elde ettiği başarılar sonucunda Dünya Ekonomik Forumu raporlarında Enerji Dönüşümü Endeksi'nde (ETI) büyük bir sıçrama yaparak dünya ülkeleri arasında 32. sıraya yerleşmesi de asla tesadüf değil. Dünya genelinde ortalama ETI göstergesi 56,3 iken Azerbaycan'da bu gösterge 62'dir.
Cumhurbaşkanının son yemin töreninde belirttiği gibi, 2030 yılı sonuna kadar Azerbaycan'da yaklaşık 5 bin megavat yenilenebilir enerji yaratılması planlanıyor. Bunlar esas olarak güneş, rüzgar ve hidroelektrik santralleri pahasına uygulanacaktır. Dünya Ekonomik Forumu'nun raporlarına bakacak olursak, yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımların GSYİH içindeki payı açısından Azerbaycan önde gelen ülkeler listesinde yer alıyor. GSYİH yatırımlarında en büyük paya sahip olan (yüzde 1,5) Çin'in ardından Vietnam, Azerbaycan ve Bosna-Hersek geliyor. kaynak
Sayın Akdemir’in aynı zamanda ülkemizin son yıllarda özellikle işgalden kurtarılan Karabağ ve Doğu Zengezur bölgelerinde inşa etmeye başladığı yeşil enerji sisteminden de büyük ihtimalle haberi yok. Ayrıca Nahçivan Özerk Cumhuriyeti'nin beş ulusal bölgeden biri olarak yeşil enerji bölgesi ilan edilmesi ülkede 2030 yılına kadar sosyo-ekonomik kalkınmanın öncelikleri sırasına dahil edilmiştir. Petrol ve doğalgaz üreten ülkelerde COP Zirvelerinin düzenlenemeyeceğiyle ilgili yaklaşımlar oldukça yanlış bir yaklaşımdır. Zira, dünyanın petrol ve doğalgaz ülkeleri elbette ki dünyadan izole değil. Ayrıca iklim değişikliklerinden ve doğa olaylarından bu ülkeler de nasibini alıyor: yani hem faydasını görüyor, hem de acısını çekiyor. Yani insanlık olarak hepimiz "aynı gemideyiz", o "gemide" yaşananlardan hepimiz etkileniyor ve etkileneceğiz. Dolayısıyla iklim zirvelerindeki konuşmalarında Azerbaycan petrol ülkesi diye onu ötekileştirmek dünyayı ikiye bölmekten başka bir şey değil.
Azerbaycan, iklim değişikliğine duyarlı yaklaşımı nedeniyle bu etkinliğe ev sahipliği yapma iddiasında bulundu ve çoğu ülke destek verdi. Zirve toplantısı da büyük başarıyla gerçekleşti. Dolayısıyla sayın Akdemir’in de dahil olduğu grubun, ekoloji aktivistlerin her türlü endişelerini dile getirmekte özgür olduğunu biliyoruz, bu onların hakkı, ancak bu konuda yeterince derinlemesine düşünmedikleri kanısındayız.
Sonuç olarak:
-COP29 Zirvesi Evrensel gazetesinden Özer Akdemir’in iddia ettiği gibi zaman kaybı değildi ve bu iddia asılsızdır,
-Özer Akdemir bilinçli şekilde gerek toplantıya kayıt yaptıranların, gerekse de katılımcıların sayısını az göstererek etkinliğe gölge düşürmek için çaba harcıyor.
-Azerbaycan’ın yeşil enerji alanında yaptıklarını, aynı zamanda petrol ve doğal gazdan bağımlılığı azaltma konusunda çabalarını görmezden gelen Evrensel yazarının Azerbaycan’ı fosil atıkları konusunda suçlaması da yersiz bir davranıştır ve yazar makalesinde kesinlikle iddianın altını dolduramamaktadır,
-‘’Azerbaycan’ın petrole ‘’Allah’ın ipine sarılır gibi sarılma’’ gibi bir gayesi yok, olmuş olsaydı, enerji dönüşümü konusunda istikrarlı adımlar atmazdı. Yani, bu iddia da asılsız.