Ermeni siyaset bilimci Tigran Avakian kendi X hesabında Türkiye Cumhuriyeti'nde yedinci emisyon 10.000 lira üstünde yer alan Mimar Sinan'ın resmini paylaşarak ‘‘Türkiye'nin ulusal para birimi olan 10.000 Türk lirasının üzerinde Ermeni asıllı Mimar(ofsept) Sinan'ın portresi yer alıyor’’ niye not düştü. 

Yıllardır bu iddia mevcut olsa da, Ermeni siyasetbilimci tarafından ortaya atıldığını dikkate alarak, biz de Faktyoxla Lab (Teyit Laboratuvarı) olarak okurlarımız için konuyu araştırdık.

Öncelikle bütün zamanların en büyük mimarı olarak kabul edilen Mimar Sinan'ı sahiplenenlerin çok olduğunu belirtmemizde fayda var diye düşünüyoruz. Bunun da tek sebebi Mimar Sinan'a atfedilen ve daha da tuhafı olan dönme sıfatı yanında kendisinin Anadolu'lu olmayıp Sırp, Hırvat, Bulgar, Avusturyalı, Macar veya Boşnak olduğu yönünde kanıt ve belge gösterilmeksizin ileri sürülen ve birbiriyle çelişen bir sürü söylemlerdir. Konuyla ilgili pek çok araştırmaları bulunan bilim adamlarından Selçuk Mülayim, Erhan Afyoncu, Halil İnalcık, Gülru Necipoğlu gibi Osmanlı tarihi ve Osmanlı sanat tarihi uzmanları mimar Sinan'ın etnik kökeni ile ilgili konuşurken, onun  Ermeni asıllı olduğu iddiasını bulmakta ve bu iddiaların tarihsel gerçeklerle örtüşmediklerini vurgulamaktadırlar. ( kaynak)

Örneğin Selçuk Mülayim Mimar Sinan'ın mezarında teşhisi meyyit isimli yazısında Türkiye'de ve Türkiye dışında yaşayan Ermeni cemaatine mensup bazı kişilerin Sinan'ın sorgusuz sualsiz ve hiçbir dayanağı olmayan rivayetlerle Ermenilere mensup olduğunu cansiperane bir şekilde ileri sürmek zorunda kaldıklarını düşünmüşlerdir diye yazıyor.

 Selçuk Mülayim aynı yazısında Mimar Sinan'ın ölümünden 347 yıl sonra 1 Ağustos 1935 tarihinde Perşembe günü Türk tarih araştırma cemiyetinin görevlendirdiği cemiyet başkanı Hasan Cemil bey, cemiyet azası Şevket Aziz bey, cemiyyetin asbaşkanı Afet hanım'ın Süleymaniye külliyesi’nin Haliçe meyilli Kuzey kesiminde bazı fetva yokuşu başındaki üçgen alana gelerek Sinan'ın mezarını kazdırmaya başladıklarını söylüyor: "Beraberinde getirdikleri aletlerle gerekli ölçümleri yapan şirket Aziz Kansu bey kafatasının 89 90 ölçüleri ile hiberbrakisifal özelliklere uyduğunu hemen orda ilan edince herkes mutlu oldu: Sinan türk'tü…(kaynak)

 

Şimdi gelelim Ermeni tarafının iddialarına... Sinan'ı Ermeni gösterenler daha ziyade Ermeni kökenli kişiler olarak karşımıza çıkarlar. Onlar Sinan'ın devşirme olması hasebiyle Türk İslam asıllı olamayacağının üzerinde dururlar. Şöyle bir gerçek var ki, Yavuz dönemine kadar Balkanlardan yapılan devşirmecilik Yavuz'un emriyle Anadolu Hıristiyanları arasından da yapılmaya başlamıştır. Ancak Kayseri ve civarında Ermeni yerleşim yerleri olmasına rağmen, Ağırnas köyünün bir Ermeni köyü olduğuna dair hiçbir belge ve kanıt yoktur. Ermeniler Mimar Sinan gibi dahi bir sanatkara da sahip çıkarak onu kendilerinden biri olarak dünyaya lanse etmeye çalışmaktadırlar. Böylece onu Türk İslam kültüründen koparmayı hedeflerken, öte yandan da Müslümanların en görkemli eserlerinin Hristiyan ve Ermeni mimarların elinden çıktığını dünyaya göstermek isteyerek kendilerine bu olaydan bir pay çıkarmaya çalışmaktadırlar.(kaynak)  

Mimar Sinan'ın en iyi araştırıcılarından olan Rıfkı Melul Meriç'e göre onun Ağırnas köyünde doğmuş olması hasebiyle Ermeni olduğu iddia edilmiştir, ama bu tamamen yanlıştır. Ermeniler Devşirme Kanunu gereği 16. asıra kadar yeniçeri ocağına alınmaktalardı. Yavuz zamanında istisna edilmişlerdir, Ermeni yazarların meşhur simaları onu Ermeni diye vasıflandırırken, sırf ideolojik davranıyorlar. Dahası Sivaslıyan isimli bir yazar Ağırnas köyünde Ermeni ve Karamanlı Rumların yaşadığı bir gerçek bile olsa, bu iddiayı kanıtlayacak hiçbir bilgi ve dayanak yoktur. Yazarın dayandığı tek gerekçeyse 1574 yılında hazırlanan Tapu Tahrir belgelerindeki Türkçe isimlerdir ancak o kayıtlardakiler için Türkçe isim almış Ermeniler denmektedir. Nitekim deniyor ki, Sinan döneminde Ağırnas köyünde yaşayan gayrimüslimlerden çoğunun Türkçe isimleri kullandıkları tespit edilmiştir.

Aslında o bu sözüyle kendi kendini ya anlamaktadır. Hakeza Ermeniler arasında Türkçe isimli aileler varsa, mantiken ‘‘onlar aslen Türk'tür’’ - demek daha doğru olur. Ermeniler asıl o zaman değil, şimdi Türkçe isim almaktadırlar. Osmanlı İmparatorluğu zamanında onlar onun kendi isimlerini almasının önünde hiçbir engel yoktu ve Türkçe isim kullanmak da onlara bir fayda sağlamazdı, ama Cumhuriyet döneminde ve mübadele yıllarında Türkçe isimler almaları akla ve gerçeğe daha yakındır. (kaynak)

Konuya bir de Sinan'ın eseri diyebileceğimiz çağdaşı Sait Çelebi tarafından yazılan ‘‘Tezkiretül Bünyan’’ adlı eserden bakalım. Zira bu eserde Sinan babasının adını Abdulmennan olduğunu söylüyor. Bu husus aslında devşirilen Hristiyan çocukların İslam adının verilmesinin yanı sıra babasının da adının Abdullah(Allah'ın Kulu), Abdurrahman (Rahman'ın kulu) ve Abdulmennan (Lütfü ve ihsan'ı bol olanın Kulu) gibi bir isim alması zorunluydu. Dolayısıyla imzasını Sinan bin Adülmennan (Abdulmennanoğlu Sinan) olarak atması ve aynı zamanda mühründe ‘‘değersiz ve muhtaç kul, resmi mimarlarının başı Abdulmennan oğlu Sinan’’ olarak yazması, bir de Büyük Çekmece köprüsüne yazılan kitabede imzasını Amelî Yusuf bin Abdullah şeklinde atması da onun her iki ismi de kullanmasının bir kanıtıdır. Bunun dışında bir de Örfi Mehmet Ağa'nın "Tarihi Edirne" eserinde Mimar Sinan dedesinin isminin Toğan(Doğan) Yusuf olduğunu söylüyor. Diyelim ki, dedesi sonradan Müslüman olmuştu ve bu yüzden de Yusuf adını almıştır, peki ya Toğan (Doğan) ismine ne demeli?! Bu isim onun kökeninin en sabit kanıtı değil midir?!

Ya da Sinan'ın doğdugu Ağırnas köyünün tahrir defterlerine baktığımız zaman orda yaşayan kişilerin isimleri zaten herşeyi ortaya koyuyor. İsimlere dikkat edelim: Asılbey, Aslan, Atmaca, Aydoğdu, Kaplan, Karaca gibi isimlerin yanısıra Türkçe isim ve lakap taşıyan bir hayli Hristiyan'ın olduğu da görülmektedir. Peki, bunların hepsinin Rum ve ya Ermeni olduğunu söylememiz mümkün müdür?!( kaynak)

Şuan Milli Savunma Üniversitesi rektörü görevinde bulunan tarih bilimci, araştırmacı yazar Prof.Dr.Erhan Afyoncu da Mimar Sinan’ın Hırisriyan Karaman Türklerinden olduğunu 17 Nisan 2016 tarihinde ‘‘Sabah’’ gazetesinde kaleme aldığı ‘‘Mimar Sinan Karamanlı Türk’üydü’’ yazısında dile getirmişti.

Afyoncu yazısında Mimar Sinan’ın, Karamanlı denilen Anadolu'da yaşayan Hıristiyan Türkler'den olduğunu, Osmanlı döneminde devşirilip, Müslüman yapıldığını belirtmiştir: ‘‘Mimar Sinan'ın Avusturyalı, Macar, Bulgar, Rum, Ermeni asıllı olduğu iddiaları farklı kişiler tarafından ortaya atılmıştır. Ancak Mimar Sinan, Karamanlı denilen Anadolu'da yaşayan Hıristiyan Türkler'dendir. Osmanlı döneminde devşirilip, Müslüman olmuştur.

Tarihçi Ahmet Refik Altınay'ın yayınladığı bir mühimme hükmünde (dönemin bakanlar kurulu emri) Mimar Sinan'ın akrabalarının ismi yanlış okununca Mimar Sinan'ın Ermeni asıllı olduğu iddia edilmiştir. 1574 tarihli bu belgede Mimar Sinan, Kıbrıs'a sürgün edilen mimarbaşının doğduğu Ağırnas köyü ile akrabalarından Kiçi Bürüngüz Köyü'nden Sarı oğlu Döğenci ve Üskübî köyünden Üleysi ve Kudanşah'ın adaya gönderilmesinden vazgeçilmesini istemiştir. Üleysi benzersiz manasına gelen Moğolca bir kelime, diğer isimler ise Türkçe'dir. Rahmetli Nejat Göyünç 1985'te bu durumu açıkça ortaya koymuştur. Bu yüzden belgede geçen isimlerin Ermenice olduğu doğru değil. Ayrıca Ağırnas ve Mimar Sinan'ın akrabalarının yaşadığı köyler incelendiğinde buralarda yaşayan Hıristiyanların önemli bir kısmının öz Türkçe isimler taşıdığı anlaşılmakta’’.

Sonuç olarak:

- Ermeni siyasetbilimci Tigran Avakian’ın Mimar Sinan’ın Ermeni olmasıyla ilgili iddiaları tamamen asılsızdır ve hiçbir bilimsel dayanağı mevcut değildir,

- Mimar Sinan'ın en iyi araştırıcılarından olan Rıfkı Melul Meriç'e göre onun Ağırnas köyünde doğmuş olması hasebiyle Ermeni olduğu iddia edilmiştir, ama bu tamamen yanlıştır.

-Mimar Sinan'ın Avusturyalı, Macar, Bulgar, Rum, Ermeni asıllı olduğu iddiaları farklı kişiler tarafından ortaya atılsa da, kimse Sinan’ın bu milletlere ait olduğunu kanıtlayamamıştır,

- Bu iddiaların tersine, Mimar Sinan'ın ölümünden 347 yıl sonra 1 Ağustos 1935 tarihinde Perşembe günü Türk Tarih Araştırma Cemiyeti’nin görevlendirdiği tarihbilimciler Sinan’ın mezarını açarak, kafatasını incelemiş, onun Türk olduğu kanaatini toplumla da paylaşmışlardır.