Son günlerde İran’daki Bahailer, ülkedeki yönetimin azınlık inanç üyelerine yönelik zulmü artırdığını söylüyor. Geçtiğimiz günlerde, birkaç Bahai'nin İsrail adına casusluk suçlamasıyla tutuklanmasından bir gün sonra, Tahran'ın yeni ev yıkımları, baskınlar ve tutuklamalar gerçekleştirdiği belirtiliyor. Bahai temsilcilerinin geçen hafta yaptıkları açıklamada, İran'ın son haftalarda Bahai azınlığın üyelerine yönelik zulmü hızlandırdığına, Bahai ağırlıklı bir köye baskın düzenlediğine, birkaç evin yıkıldığına ve düzinelerce insanın tutukladığına dikkat çekildi. Suçlamalar, İran'ın Bahai inancına mensup birkaç kişiyi İsrail adına casusluk suçlamasıyla tutukladığını açıklamasından bir gün sonra geldi. Bu, nükleer anlaşma nedeniyle uluslararası baskıyla karşı karşıya kalan İslam Cumhuriyeti genelinde sıkılaşan baskının son işareti olarak değerlendirildi.
İran İstihbarat Bakanlığı yaptığı açıklamada, şüphelilerin İsrail'deki Bahai merkeziyle bağlantılı olduğunu ve orada bilgi toplayıp İsrail’e aktardıklarını söyledi.
Bu Salı günüyse, Uluslararası Bahai Topluluğu'ndan yapılan açıklamada, 200'e kadar İranlı yetkilinin, büyük bir Bahai nüfusuna sahip Mazandaran eyaletindeki Roushankuh köyünü kapattığı belirtildi. Birkaç ev mühürlendi ve diğerleriyse yıkılldı. Açıklamada, video çekmeye çalışan kişilerin telefonlarına el konulduğu, komşulara evlerinde kalmaları ve fotoğraf veya video çekmekten kaçınmaları söylendiği belirtildi.
Açıklamada, Roushankouh'daki Bahailerin daha önce evlerinin yıkılmasıyla karşı karşıya kaldıkları, ancak son haftalarda 100'den fazla Bahai'nin tutuklanması veya evlerine baskın yapılmasıyla zulüm arttığı belirtildi.
Faktyoxla Lab. olarak İran’da Bahailerin son durumunu ve onlara artan baskının nedenlerini okurlarımız için araştırdık.
Araştırmalarımız zamanı Bahailerin, dinlerinin kuruluşundan bu yana İran'da Şii din adamları tarafından zulüm gördüklerini söyledikleri, bu zulmün 1979 yılında gerçekleşen İslam Devrimi'nden bu yana daha da yoğunlaştığı belli oldu. 2013 yılında, tüm devlet meselelerinde son sözü söyleyen İran'ın Dini Lideri Ali Hamaneyi, İranlıları Bahailerle her türlü ilişkiden kaçınmaya çağırdı. Hamaney'in fetvası, geçmişte diğer din adamları tarafından verilen benzer fetvaları destekler nitelikteydi.
İran'da sayıları 300 bini bulan ve dünya çapında tahmini 5 milyon takipçisi olan Bahailer, inançlarının anayasada resmen tanınmadığı İran'da sistematik zulümle karşı karşıya olduklarını söylüyorlar. İran'da Bahailere yönelik son zulüm, İran'ın katı hükümeti ile Batı arasındaki gerilimin artmasıyla geldi. Tahran'ın dünya güçleriyle nükleer anlaşmasını yeniden canlandırma görüşmeleri çıkmaza girerken ve ülkenin ekonomik kriziyle ilgili korkular büyürken, güvenlik güçleri film yönetmenlerini, birkaç yabancıyı ve önde gelen bir reformist politikacıyı gözaltına aldı.( Kaynak)
Olayların öncelikle seyrine bakmakta ciddi anlamda fayda var:
20 Temmuz'da; Yezd'de, Bay Nematullah Shadpour, Bay Nima Shadpour ve Bay Shafigh Eslami'nin adli makamlara çağrıldıktan ve bilinmeyen bir yere götürüldükten sonra tutuklandıkları bildirildi. Üç kişinin evleri ve işyerleri arandı ve bazı kişisel eşyalarına el konuldu.
19 Temmuz'da Şiraz'da Bayan Niloufar Hoseini, Bayan Bahiyyeh Manavipour [Moeinipour], Bay Misagh Manavipour, Bayan Alhan Hashemi ve Bayan Hanan Hashemi'nin güvenlik güçleri tarafından tutuklanarak bilinmeyen bir yere götürüldüğü bildirildi. Ajanlar da evlerini aradı. Misagh Manavipour'un kız kardeşi de yetkililer tarafından çağrıldı.
16 Temmuz'da Tahran’da Bayan Haleh Gholami, Evin Savcılığı Yargı İnfaz Birimi'nde göründükten sonra iki yıl hapis cezasına çarptırılmak üzere Evin Hapishanesine gönderildi. Bayan Gholami, daha önce Tahran Devrim Mahkemesi 28. Şubesi tarafından “ülkenin ulusal güvenliğine karşı faaliyette bulunmak” suçlamasıyla tazir yasasına göre – yargıcın takdirine bağlı olarak – iki yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Karar temyiz edilmiş, ancak Tahran Eyaleti Temyiz Mahkemesinin 26. Şubesi tarafından onaylanmıştı.
13 Temmuz'da Bojnourd'da, üç Bahai, Bayan Sholeh Shahidi ve iki oğlu Bay Faran Sanaie ve Bay Shayan Sanaie tutuklandı ve akrabaları, neredeyse bir haftadır nerede olduklarına veya durumlarına dair hiçbir haber alamadı. Ajanlar bu Bahailerin evlerini aradı ve dini kitaplar, dizüstü bilgisayarlar ve telefonlar da dahil olmak üzere bazı eşyalara el konuldu. Dördüncü bir Bahai'nin Bojnourd'daki evi de arandı ve dini kitaplara el konuldu. Bunun dışında, Tahran ve Karaj'daki Bahailere ait altı işletme, görünürde hiçbir sebep olmaksızın yetkililer tarafından kapatıldı ve mühürlendi. Son haftalarda Arak'taki Bahailere yetkililer tarafından artık ölülerini şehrin Bahai mezarlığına gömmelerine izin verilmediği söylendi.( Kaynak)
Buna itiraz eden Bahai Uluslararası Topluluğu Temsilcisi Diane Ala'i, "Her gün İran'da Bahailere yönelik zulme dair yeni haberler geliyor ve bu, İranlı yetkililerin adım adım uygulamakta oldukları bir plana sahip olduklarını açık bir şekilde gösteriyor" dedi. Bahailer aynı zamanda, uluslararası bir savunuculuk grubu aracılığıyla, daha önce 10 yıl hapis cezasına çarptırılmış olan dinlerinde lider olarak tutuklanan birkaç kişinin de mevcudiyetini dile getiriyorlar. Bahailer, bunların “yerli dayanıklılığın sembolleri ve uluslararası üne sahip eski vicdan mahkumları” olduğunu vurguluyorlar. "Onları tutuklamak, İran hükümetinin İran'ın Bahai toplumuna yönelik artan zulmünü ortaya koyuyor."
Araştırmalarımız zamanı, ayrıca İran İslam Cumhuriyeti sınırları içinde 1979 yılından bu yana yüzlerce Bahai’nin inançları nedeniyle tutuklandığı, en az 200 kişinin idam edildiği ve yüzlerce kişininse kayıplara karıştığı belli oldu.( Kaynak)
Radyo Farda tarafından alınan haberlere göre, güneydeki Şiraz kentindeki Devrim Mahkemesi tarafından verilen karar, Temmuz 2016 ile Aralık 2016 arasında Şiraz'da tutuklanan Bahai inancına sahip tutuklularla ilgili. Bu dava mahkemelerce belirtilmeyen nedenlerden dolayı 6 yıl uzamıştı. Şimdi beşi erkek ve altısı kadın olmakla 11 sanık beş yıl hapis cezasına çarptırıldı ve serbest kaldıklarında çeşitli seyahat kısıtlamalarına da tabi olacaklar. Ayrıca, dokuzu kadın ve altısı erkek olmakla 15 kişi iki yıl hapis cezasına çarptırıldı ve serbest bırakıldıktan sonra da seyahat etmelerine engel olacak kısıtlamalar getirildi.
Araştırmalarımız zamanı rastladığımız diğer bir husussa, Bahai inançlı vatandaşların mal varlıklarına el konulması olayıdır. Örneğin, 18 Ocak 2022 tarihinde İran'ın Mazandaran eyaletindeki bir mahkeme, Bahai inançlı vatandaşı Sheida Taeed'e ait mülklere el konulmasına ve Dini Lider Ali Hamaney tarafından kontrol edilen bir komite olan "İmam Humeyni'nin Emrinin İnfazı" Komitesi’ne devredilmesine karar verdi. Yetkililer daha önce Taeed'i açıklanmayan suçlamalarla Eylül ayında tutuklamıştı. Görünüşe göre, el koyma emri, Bahai'nin “mal ve mülklerinin meşru olmadığını” ve bu nedenle dini otoritelere ait olduğunu belirten geçmiş bir rejim fetvasına dayanıyordu.
Benzer şekilde, iki mahkeme geçen yıl Ivel köyündeki yirmi yedi Bahai'nin arazi mülkiyeti iddialarının yasadışı olduğunu ilan etti. Köy, inancın kurucularının zamanında yaşadığı ve şu anda ülkedeki en büyük Bahai topluluklarından birine ev sahipliği yapan il olan Mazandaran'da bulunuyor. Bu topluma yönelik artan baskının arkasındaki mekanizmaları ve mantığı incelemek, okurlarımıza rejimin mevcut iktidarı elinde tutma yöntemlerinin öğrenilmesinde faydalı olacaktır.
Bahailer, büyük ölçüde kendi dinini yayma zorunlulukları nedeniyle İran'da Yahudilerden daha çoktur. Ayrıca demografik açıdan da olarak daha dağınık yaşamaktadırlar ve genel olarak topluma daha fazla entegre olmuşlardır. Karşılaştıkları tüm baskılara ve adaletsizliklere rağmen, birçoğu, özellikle de yaşlı nesil İran’ı hem anavatanları, hem de dinlerinin doğum yeri olarak gördükleri için asla terketmek niyetinde değillerdir. Diğer dikkat çeken husus, rejimin, özellikle, Bahailiğin geleneksel Şii öğretilerinden modern yaşamla daha uyumlu görebilecek genç Şiilere inancın çekici gelebileceğinden endişe duyuyor ki, muhtemelen hükümet baskısındaki son artışın arkasındaki temel neden de bu. (Kaynak)
Görüldüğü üzere, İran’daki diğer dinlere ve uluslara ait vatandaşlara uygulanan baskı ve zulmün Bahailere karşı uygulandığıyla ilgili iddialar tamamen gerçeklere dayanmaktadır. İran yönetimi her adımda baskı ve zulümlerini artırdıkça, vatandaşlarının dinsel ve ulusal haklarına saygı göstermedikçe içerideki sorunlarını çözmesi bir hayli zor olacak gibi gözüküyor.