Irak'ın kuzeyindeki Zaho bölgesinde yaşanan ve 9 sivilin hayatını kaybettiği, 20'den fazlasının yaralandığı saldırı sonrası Irak'taki İran destekli Şii milis grupların Türkiye'yi hedef alan söylemlerinde artış yaşanıyor. Türkiye her ne kadar saldırının kendileri tarafından düzenlenmediğini, ortak bir araştırma yapılması gerektiği ifade etse de gerek Bağdat yönetimi gerekse Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) saldırıdan Türkiye'yi sorumlu tutan açıklamalarda bulundu.
Bağdat yönetimi durumu daha ileri bir boyuta taşıyarak Türkiye'yi Zaho saldırısı nedeniyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu'na şikayet edeceklerini açıkladı. Türkiye ise saldırının PKK tarafından provokasyon amacıyla düzenlendiğini öne sürüyor. Irak ile Türkiye arasındaki gergin süreç devam ederken Irak'taki İran destekli Şii milis gruplar Türkiye'yi hedef alan söylemlerini daha ileri bir boyuta taşıdı.
Sosyal medya ağları üzerinden paylaşımlar yapan Şii gruplar Türkiye'nin temsili olarak hedef alındığı ve tehdit mesajları içeren görselleri dolaşıma soktu.
Faktyoxla Lab. olarak Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İran’dayken Irak’ta gerçekleşen saldırının İran destekli Şii milis gruplarca nasıl Türkiye’ye karşı manüpile edildiğini araştırdık.
Araştırmalarımız zamanı Duhok’taki olay gerçekleşmemişten önce Irak'ta bulunan İran destekli Asaib Ehli-l Hak grubunun lideri Kays el Hazali’nin yaptığı açıklamada Türkiye'nin Irak'ın kuzeyinde gerçekleştirdiği operasyonları sert bir dille eleştirdiği ortaya çıkmıştı. Irak'ta terör örgütü PKK ile yakın ilişkiler yürüttüğü bilinen örgütün lideri Kays el Hazali, Türk askerinin bölgedeki varlığına değinerek, "Irak'taki Türk varlığı, Amerikan varlığından daha tehlikelidir" ifadelerini kullanmıştı. Hazali’nin ayrıca, geçtiğimiz yıl Nisan ayında da tehdit niteliğinde bir konuşma yaparak, "Erdoğan, Sincar ve Telafer’e girerse buradan isteyerek ayrılmayacak. Sincar'a operasyon yaparlarsa, silahlarımıza sarılacağız. Irak'taki Türk üsleri bize yakın; 7, 20 ve 40 km ötedeler. Elimizde bol miktarda roket var" dediği de asla unutulacak türden değil.
Yerli ve yabancı medya kuruluşları Irak'ta faaliyet yürüten İran destekli çeşitli Şii milis gruplarının son zamanlarda Türkiye'ye yönelik düşmanca çağrılarını ve eylemlerini artırdığını da duyurmuştu. Bu haberlere göre, İran destekli Şii milis gruplar, birçok kez TSK'nın Irak'ın kuzeyindeki üslerini hedef alarak, roketli saldırılar gerçekleştirmişti.
Diriliş Postası gazetesinden İsmail Yaşa yazdığı köşe yazısında saldırının zamanlamasının ve hemen ardından İran yanlısı Şii grupların Türkiye’yi hedef alan organize ithamlarının “Tahran Türk ordusunun Suriye’nin kuzeyinde gerçekleştirmeye hazırlandığı askeri operasyonu engellemeye çalışıyor” yorumlarına yol açtığını dile getirdi. Yaşa’ya göre, genel kanaat, Erdoğan’ın Tahran ziyareti sırasında Türkiye’nin operasyondan vazgeçmeyeceğini anlayan İran’ın böyle bir hamle yaptığı yönünde. Yazar aynı zamanda saldırının bir amacının da Nuri el-Maliki’ye ait ses kayıtlarının yayınlanmasıyla patlak veren skandalın üzerini örtmek olduğuna dikkat çekti. Birbiri ardına yayınlanan ses kayıtlarının hem mezhepçi eski başbakanı zora soktuğunu, hem de İran’ın manevra alanını daralttığını hatırlatmamız gerekiyor. Ayrıca, İran’ın seçimlerde hezimete uğramış olsalar da kendisine bağlı Şii grupların hükümette yer almalarını istediğinin altını çizen İsmail Yaşa saldırıyla çıkarılmak istenen karmaşanın dikkatleri Irak’taki mevcut siyasi krizden ve skandaldan başka yöne çekmek yönünde olduğundan da emin.
Tahran’ın, hem Türk ordusunun Suriye’nin kuzeyinde terör yuvalarını dağıtmak için operasyon düzenlemesine hem de Zengezur Koridoru’nun açılmasına şiddetle karşı olduğunu düşünsek, ikisini de engellemek için şiddete, çatışmaya ve her türlü kirli oyuna başvurmaktan çekinmeyeceği iddiasını sahaya süre biliriz. Bu da haklı olarak ‘‘Gelinen noktada İran açısından en önemli jeopolitik önceliklerden birinin Zengezur Koridoru’nun açılmasının önlenmesi olduğu ifade edilebilir. Söz konusu koridorun açılmasını ve bölgesel barışı arzulayan başat aktör ise Türkiye. Öyleyse Irak Provokasyonu, Türkiye’nin sınırlarına hapsedilmesini amaçlamakta ve sınır ötesi operasyonlarının yanı sıra sınır ötesi barışçıl diplomasisini de hedef almakta.’’ tezisini haklı çıkarmaktadır. (Kaynak)
Dikkat edilmesi gereken bir diğer husus İran’ın Türkiye konusunda birtakım rahatsızlıklarının bulunmasıdır. Bahse konu olan rahatsızlıkların başında PKK’nın belinin kırılması geliyor. Kulağa iddialı bir söylem olarak gelebilir. Ancak İran’ın kendi topraklarında faaliyette bulunan PKK terör örgütünün İran uzantısı PJAK’la anlaşma halinde olduğu, uzun yıllardır bu örgüte operasyon düzenlemediği ve hatta kendisinin terör örgütü olarak gördüğü İKDP’yi PKK’yla çatıştırarak güvenlik politikaları bakımından tasarrufa gittiği bilinmekte. (Kaynak)
Dahası Tahran, Suriye’de Esad rejimi adına örgütlediği Şii milislerin gerçekleştirdiği katliamlar üzerine inşa ettiği nüfuzunu da kaybetmek istemiyor. Bu bağlamda siyaset bilimci Kemal Aliyev Yeniakit’e verdiği demeçte olayın püf noktalarına dikkat çekiyor: ‘‘Erdoğan’ın son İran ziyareti bu ülkenin Suriye politikasında büyük ve etkili değişiklik olmaz.
İran’ın Şii jeopolitiğinde Suriye olmazsa olmazdır. Aynı zamanda, İsrail Suriye’nin sınır komşusudur ve bu bakımdan Tahran bu avantajı kullanıyor. Türkiye son dönem İsrail ile ilişkilerini geliştiriyor. Tabii ki, Ankara’nın bu politikası İran’ı rahatsız ediyor. Ama Türkiye bence Suriye’nin kuzeyine operasyon yapacak. İran şu an bu operasyona karşı çıkıyor. Fakat kararı Türk makamları veriyor ve İran’ın ne düşündüğü önemli değil. Türkiye kendi güvenliğini, ulusal çıkarlarını korumak zorundadır. İran da bu gerçekliği kabul etmelidir.’’
Tüm bu parçaları birleştirdiğimizde Duhok’taki saldırının Şii gruplar arasındaki ayrışmaların derinleştiği bir zamanda Şii milisleri konsolide etmek amacıyla yapıldığı iddiaları doğrulanmış oluyor. İran’dan destek alan Şii milislerin Türkiye’yi suçlayıcı tavırlar içinde olmaları da bu olayın aslında Türkiye’yi bölgede görmek istemeyen İran tarafından yapıldığı ihtimalini de artıyor.