Geçtiğimiz Haziran ayında Ermenistan Başsavcılığı hükümete çağrıda bulundu ve internette yayılan bilgiler üzerinde yasal düzenleme ve devlet kontrolü konusunu tartışmayı teklif etti. Başsavcılık mesajında son yıllarda, internetin sosyal ağlar aracılığıyla aktif kullanımı bağlamında, uyuşturucu reklamları dahil olmak üzere ulusal, dini, cinsiyet veya diğer gerekçelerle ayrımcılık içeren bilgilerin veya diğer suç tezahürlerini işlemeye açık bir davet içeren bilgilerin yayılmasının yaygınlaştığını belirtti.
Savcılık, ulusal mevzuatın incelenmesinin, yaygın olarak bulunan İnternet kaynakları aracılığıyla yayılan bilgilerin güvenliğinin Ermenistan'da kanunla düzenlenmediğine, yasal normların olmadığını ve bu yüzden hiçbir organın bilgi güvenliğini kontrol etme ve ortaya çıkan önlemleri alma yetkisi olmadığına da dikkat çekti. Raporda, “Kontrol olmadığında demokratik ifade özgürlüğü ilkesini çarpıtan ve kötüye kullanan bu tür bilgilerin engelsiz bir şekilde yayılması devam ediyor” deniyor.
Yukarıdakilere hususlara dayanarak, Başsavcı Artur Davtyan, Ermenistan iktidarına bir mektup göndererek, İnternet kaynakları aracılığıyla yayılan bilgilerin güvenliğinin yasal olarak düzenlenmesi konusunu tartışmayı, buna dayanarak, sahada devlet kontrolünü gerçekleştirmeyi teklif etti.
Faktyoxla Lab. olarak Ermenistan’daki alınacak sansür kararının medyanın durumunu nasıl etkileyeceğini, getirilecek yasağın basın yayın kuruluşlarıyla iktidarın ilişkilerinde nelere mal olabileceğini araştırdık.
Araştırmalarımız zamanı Ermenistan’da toplumun büyük kısmının yetkililerin bu şekilde muhaliflere zulmetmek ve ifade özgürlüğünü kısıtlamak için araçlar elde etmeye çalıştığını düşündükleri belli oldu. Aynı zamanda insan hakları aktivistleri de basın yayın ve sosyal medyada sansürün Ermenistan'da ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına neden olacağını düşünüyorlar.
Şuşan Dadoyan
Başsavcılığın aslında Rusya’nın Roskomnadzor Kurumunun bir benzerini yaratmak istediğini, Alman deneyiminiyse sadece denge için, resmi olarak sunduğunu söyleyen Ermenistan Bilgi Özgürlüğü Merkezi müdürü Şuşan Doydoyan yetkililerin, ifade özgürlüğüne mantıksız müdahaleler için geniş yetkiler verilecek bir sansür organı oluşturma niyetinde olduğuna inanıyor. Doydoyan’a göre, düzenleyici mekanizmalar oluşturmak için artık çok geç: ‘‘Evet, ulusal güvenliğe yönelik zorluklar ve tehditler var. Ancak Başsavcılığın girişimi tam olarak neyin ve nasıl düzenleneceğine dair net bir açıklama içermiyor. Bu yüzden de kabul edilemez bir durum. Nefret söylemini veya şiddet propagandasını durdurmak için sosyal ağlarda sorumluluğu artıracak bir mekanizma önerilmiş olsaydı, konu çok farklı olurdu”.
Doydoyan, Başsavcılık'ın bilgi alanında düzenlemeleri geliştirmek için ne mesleki ne de teknik becerileri olmadığı için mekanizmaların geliştirilmesinde yer almaması gerektiğini söyledi. "Bu teklif Yüksek Teknolojiler Bakanlığı'ndan gelebilirdi. Ancak bu olayda ana karakter olarak Başsavcılık göründüğü için, internetteki yayınları kontrol etme ve düzenleme amacı var demektir. Medyayı kapatmanız gerekirse, bir dava başlatırlar, olur biter. Başsavcılık, muhalefete basın yayın ve sosyal medya üzerinden müdahale ve kovuşturma için araçlar elde etmeye çalışıyor" dedi.
Uzmana göre, siyasi protestoların Başsavcılığın inisiyatifiyle hiçbir ilgisi yok, çünkü protestolar ve bunların kapsamı yetkililerin notunu etkilemez. “Bu daha küresel bir görev. Ve emir, Rus çıkarlarının bu şekilde (Ermenistan'da) mevcudiyetini sağlamak emirleri Rusya'dan geliyor. Ve bir fikir olduğu için, nasıl çalışması gerektiğine dair bir model de vardır. İlk darbeyi alacak olanlar ise sivil toplum kuruluşları ve yabancı ajan ilan edilip kapatılacak istenmeyen medya olacaktır. Herhangi bir muhalefeti etkisiz hale getirmek, Rus karşıtı ve Batı yanlısı bir kılıf bulup cezalandırmak istiyorlar” diyor Doydoyan.
Aşot Melikyan
İfade Özgürlüğünü Koruma Komitesi başkanı, insan hakları aktivisti Aşot Melikyan da Başsavcılık'ın açıklamasında mevcut mevzuatın hangi sorunları çözeceğini ve denetleme kurumunun bunları çözmek için hangi normları önereceğini söylemediğini vurguluyor. “Roskomnadzor'dan sadece bahsetmek şimdiden ciddi endişelere neden oluyor. Bu, interneti düzenleme girişiminin en kötü örneğidir. Ermenistan'da böyle bir yapının oluşturulması kabul edilemez.’’
Melikyan basına verdiği demeçte, Rusya'nın konuşma ve internet özgürlüğü açısından Ermenistan'ın örnek alması gereken ülke olmadığını söyledi. Komite başkanı, Almanya örneğinin de ikna edici olmadığını, ama Rusya örneğine nazaran Almanya'daki kurumun konuşma özgürlüğüne saygı meselesi de dahil olmak üzere istikrarlı demokratik geleneklere sahip olduğunu da sözlerine ekledi. Melikyan, "Almanya'da kısıtlamalar kesinlikle amaçlarına uygun olarak uygulanıyor, çocuk pornografisine, uyuşturucu reklamlarına ve çeşitli ayrımcılığın tezahürlerine engel olmak için getiriliyor" dedi.
Komite başkanı mevcut mevzuatın özellikle internet üzerinden insan ticareti, çocuk pornografisi ve uyuşturucu ticaretini sınırlamak için yeterli olduğuna dikkat çekti. Ceza Kanunu’nda bu fenomenlerle mücadeleye izin veren yeterli hükümler var ”diyor komite başkanı. Melikyan, bu talebin Rusya tarafından dikte edilebileceğini de göz ardı etmedi. “Başsavcılığın raporundaki gerekçeler, girişimin Rusya tarafından dikte edilebileceğini öne sürüyor [...] Ayrıca, özellikle Volynkin'in yurtdışından finanse edilen STK'ların Ermeni-Rus ilişkilerine zarar vermesi ve buna karşı çıkması gerektiği yönündeki tavsiyelerini de hatırlatabiliriz.”
İnsan hakları savunucusu, Helsinki Ermenistan Derneği başkanı Nina Karapetyantssa, bilgi düzenleme mekanizmalarının geliştirilmesinin gerekli olduğunu düşünüyor. “Ermenistan'da resmi bir demokrasi olduğu göz önüne alındığında, Roskomnadzor'a benzer bir yapının oluşturulacağı, istenmeyen sitelerin hemen kapatılacağı korkusu mevcut. Bu tür kuruluşlar demokratik ülkelerde etkilidir ve Ermenistan gibi ülkelerde bu, yetkililer için basın üzerinde bir baskı aracı haline gelecektir” dedi.
Medya uzmanı Samvel Martirosyan savcılığın girişimini internette sansür uygulamaya yönelik bir öneri, "bir sansür bakanlığı yaratma" girişimi olarak değerlendiriyor. “Rusya'nın yolundan gidersek, önce uyuşturucuyla mücadele ve intihar çağrılarının internette yasaklanması devlet tarafından duyurulacak. Ve ardından bir gün devletin asıl engellemek istediği şeyin siyasi faaliyetler olduğunu göreceğiz.
Samvel Martirosyan
Uyuşturucuyla bu şekilde mücadele etmek işe yaramayacak, ancak siyasi muhalefeti engellemek mümkün olacak, “her izinsiz hapşırma için web siteleri kapatılacak” diyen Samvel Martirosyan, Media.am web sitesinde yayınlanan makalesinde bazı hususlara da değindi: ‘‘Yel değirmenlerine karşı verilen bu mücadele kisvesi altında Ermenistan için çok büyük paralar silinecek. Çünkü kaliteli bir iş yapmaya karar verirseniz bu, internet altyapısı düzeyinde ciddi maliyetler anlamına gelir. Ödediğimiz vergiler pahasına aç sansür ordusunu besleyeceklerinden bahsetmiyorum bile…”( Kaynak)
Görüldüğü üzere, Ermenistan Başsavcılığı’nın ortaya atmış olduğu sansür merkezi fikri Başbakan Nikol Paşinyan’ın muhaliflerini susturmak adına hazırladığı plandan başka bir şey değildir. Özellikle, 44 günlük Savaşta yaşanmış yenilgi sosyal medyada Ermenilerce sorgulanmakta, bu da haliyle Ermeni yetkilileri rahatsız etmektedir. Böyle bir kararın yürürlüğe girmesinden en fazla rahatsız olan kesimse kuşkusuz ülkedeki STK’lar ve basın yayın kuruluşları olacaktır.