Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra İran bölgede Avrasyacılığın öncülü olmak adına baya çaba harcadı. Yakın tarihle ilgilenenler özellikle bu süreçte İran’ın Ermenistan ile çok derin bir ilişki geliştirdiğini görebilirler. İran rejimi Batı’nın bölgede İran Avrasyacılığı modeli yerine Türk Avrasyacılığını desteklemesi üzerine, Karabağ Savaşı’nın ortaya çıktığı ilk günden beri Ermenistan'a silah, yakıt ve ihtiyacı olan her türlü yardımda bulunarak bölgede yaşayan Azerbaycanlılara karşı yapılan insanlık dışı muameleye zemin hazırlamıştır.
Bununla yetinmemiş, Karabağ işgali nedeniyle Azerbaycan ve Türkiye devletleri tarafından tamamen izole edilen Ermenistan’ın hayatta kalabilmesi için elinden geleni yapmaktan kaçınmamıştır.
Bütün bu olanlara rağmen, geçen süre zarfında İran’ın II Karabağ Savaşı sırasında bile tarafsız kılıfına bürünerek arabulucu olmaya çalışması da dikkat edilmesi gereken bir husustur.
Tüm bu olguları Faktyoxla Lab. olarak araştırarak İran için Ermenistan’ın neden bu kadar önemli olduğunu bulmağa çalıştık.
Herkese belli olan husus şu ki, 1990'lı yılların başında yaşanan I Karabağ Savaşı'nda Türkiye’ye ve Azerbaycan’a karşı toprak iddialarında bulunan, asla ve asla işgal ve yayılmacılık politikasından da dışarıdan aldığı destekle vazgeçmek niyetinde olmayan, buna karşılık hiçbir denize kıyısı olmayan, haliyle ilerleyen dönemlerde tüm bölgesel ve küresel projelerin dışında kalacak olan Ermenistan’ın dünyaya açılan kapısı olarak sadece İran ve Gürcistan kalmıştı. Gürcistan'da da o dönem iç savaş yaşandığından Ermenistan İran yolunu kullanmaya mecbur kalmıştı.
O yıllarda Azerbaycan'ın Ermenistanla olan savaşı kazanması durumunda Türkiye ile birleşmesinden ve İran'daki Tebriz merkezli Güney Azerbaycan'ı da topraklarına katmayı hedeflemesinden endişe eden Tahran yönetimi de Ermenistan’a göz kırparak Azerbaycan Ermenistan savaşında Ermenileri destekleyerek Azerbaycan'ın savaşı kaybetmesine yönelik planlar yapmıştı.
Geçen yıl gerçekleşen ve Ermenilerin yenilgisiyle sonuçlanan İkinci Dağlık Karabağ Savaşı'nın ardından Zengezur Koridoru üzerinden Türkiye ve Azerbaycan'ın birbirine bağlanmasından, bu iki ülkenin İran'daki Azerbaycanlıları etkilemesinden, Ermenistan'ın İran sınırını kaybetmesinden endişe eden İran yönetiminin Ermenistan ile ittifakını daha da güçlendirmesinden endişelenen İran Hristiyan Ermenistan'ı komşusu Müslüman Azerbaycan'ın gücünün artmasından korktuğu için destekliyor.
Uzmanlar da bölgede İran için Ermenistan’ın önemini ayrıca vurguluyor. Örneğin, Ankara'daki Orsam Araştırma Merkezi'nde araştırmacı olan Ali Bakır, Al Jazeera'ya verdiği röportajda "Azerbaycan Cumhuriyeti vatandaşları Türk etnik kökenine mensuptur. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yeni kurulan devletlerin çoğu dini temelden ziyade ulusal temelde kurulduğundan, milliyetçilik diğer unsurlardan önceliklidir.
Dolayısıyla bu açıdan Azerbaycanlılar kendilerini mezhepçilik üzerinden değil Türk kimliği açısından değerlendirmektedir. Şiiler, ama ulusal kimliklerinden dolayı Türkiye'ye İran'dan daha yakınlar.'' ifadelerini kullandı.
A.Bakır laik ulusal kimliği benimseyen Azerbaycan’ın İran’ın ilk başlarda kendisine sunduğu İran’ın mezhepsel din devleti modeliyle çelişki içinde olduklarını belirterek; "İranlılar, Azerbaycan Cumhuriyeti vatandaşlarını Ehl-i Beyt'e sadakatte, Lübnan, Irak, Bahreyn ve diğer ülkelerdeki kendilerine bağlı Şiiler gibi görmüyorlar.'' – dedi.
Orta Doğu ve İran Uzmanı Arif Keskin’e göreyse, İran, Karabağ'da özerk bölge kurulması yönündeki açıklamalarıyla Ermenistan'ın tezlerine yakın duruyor.
Keskin Anadolu Ajansı’na verdiği demeçte, İran’ın, 1992'den beri Ermenistan'ı işgalci olarak tanımlamasına rağmen hep desteklediğini dile getirerek, Karabağ topraklarının Ermenistan'ın elinde kalmasını da hep arzu ettiğini sözlerine ekledi: ‘‘Bununla beraber İran kesinlikle sıcak bir çatışma da istemiyor. Çünkü çatışmalar İran içinde protesto gösterilerine neden oluyor. 1992'den günümüze kadar İran, Ermenistan'ın teneffüs alanı olmuştur." diye konuştu.
Keskin, Türkiye, Gürcistan, Azerbaycan ile diplomatik ilişkileri sorunlu olan Ermenistan'ın, dünyaya İran üzerinden açıldığını belirterek ekonomik, siyasi ve diplomatik olarak Ermenistan'ı destekleyen İran'ın bu ülkenin jeopolitik kuşatmadan çıkmasını sağladığını vurguladı.
İran'ın bütün bu nedenlerden dolayı güçlü bir Azerbaycan istemediğini ifade eden Keskin, şöyle devam etti:
"Çünkü Azerbaycan'ı kendi güvenliği için bir tehdit olarak görüyor. Güçlü bir Azerbaycan Kafkasya'da güçlü bir Türkiye demektir. Ayrıca kendi ülkesindeki Türkler için Azerbaycan'ın bir çekim merkezi olmasının önüne geçmiş oluyor. Başından beri İran'da yaşayan Türkler Karabağ'ı kendi kimliklerinin bir parçası olarak gördüler. Ermenistan işgalini ve saldırılarını hep protesto ettiler. Tahran yönetiminin Ermenistan'ı destekliyor olması İran'daki Türklerin Türk kimliğinin ön plana çıkmasına sebep oluyor. Çatışmalar devam ederse İran'daki gösteriler de artarak devam edecektir."
Milli Politikalar Enstitüsü uzmanı Doğacan Başaran da söylemsel düzeyde Tahran’ın dış politikasında “İslam kardeşliği” argümanını etkin bir biçimde kullanmakta, dünyanın çeşitli yerlerindeki mustazaflarla (ezilenler) işbirliği içinde olduğunu öne sürmekte ve ülkenin Şii kimliğine sıklıkla atıf yaptığını söylüyor.
Bu üç argümanı İran’ın Azerbaycan’la olan münasebetlerinde de görmenin olduğuna dikkat çeken Doğacan Başaran İran’ın idealist bir devlet imajı oluşturarak Karabağ’ın bir “İslam toprağı” olduğunu vurgulaması da bundan kaynaklandığını vurguluyor: ‘‘Ayrıca Tahran, sorun karşısında Azerbaycan’ı desteklediğini belirterek kendi topraklarında yaşayan Türklerden gelebilecek tepkileri de minimalize etmeye çalışmaktadır. Ancak İran’ın Karabağ Meselesi’nde söylemsel düzeydeki idealist duruşu ile eylemleri örtüşmemektedir. Zira Tahran yönetiminin sorun karşısındaki eylemleri, pragmatik bir ulus-devlet refleksiyle realist bir paradigma üzerinden şekillenmektedir.’’
Bu bağlamda İran’ın eylemlerini şekillendiren dört temel parametre olduğunu söyleyen analist İran, güçlü ve bağımsız bir Azerbaycan’ın varlığını, kendi ülkesindeki Azerbaycan Türkleri hasebiyle tehdit olarak görmekte olduğunu belirtti: ‘‘Çünkü Tahran yönetimi, güçlü bir Azerbaycan’ın varlığının İran’daki Türklerin kimlik algılayışında milliyetçi refleksleri ön plana çıkarabileceğini düşünmekte ve bunun İran açısından bölünme riskini beraberinde getireceğine inanmaktadır.
İran, güçlü ve bağımsız bir Azerbaycan’ın laik yapısı itibarıyla gerek İran Türkleri açısından gerekse de İran’da yaşayan diğer kimlik grupları bakımından özendirici olacağını düşünmektedir. Bu özendirici etkinin İran’daki dini rejim nezdinde sakıncalı bulunduğu aşikardır.
İran, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü sağlaması halinde, Türkiye ile Turan coğrafyası arasındaki entegrasyonun önünde bir engel kalmayacağını düşünmekte ve bu durumun İran’ı hem Kafkasya’da hem de Orta Asya’da jeopolitik olarak etkisiz hale getireceğine inanmaktadır. Ayrıca İran, Türk Dünyası’nın entegrasyonunu, Afganistan ve Tacikistan üzerinden inşa etmeye çalıştığı Fars Dünyası vizyonu çerçevesinde de olumsuz bir durum olarak görmektedir.
Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü sağlaması durumunda Rusya’ya olan bağımlılığının azalacağını düşünen İran, bölgede Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere Batı’nın nüfuz elde etmesini de kendi güvenliği açısından tehdit olarak görmektedir.’’ (kaynak)
Kısacası, İran bölgede güçlenen Azerbaycan’ı görmek istemediği gibi, aynı zamanda güçlü Azerbaycan’ın Türk dünyasının geleceği açısından tehdit olarak görüyor ve Ermenistan’ı desteklemesinin altında yatan asıl neden de bu olsa gerek. Ama, İran Ermenistan’ı destekleyeceğine Azerbaycan ve Türkiye’nin önerdiği 3+3 modeli içinde olup ta yayılmacılık politikasından vazgeçerek bölge ülkeleriyle iyi ilişkiler kurmağa çalışırsa, kendi yararına olur diye tahmin ediyoruz.