Evrensel Muhabiri Metin Göktepe ve görevi başında yitirilen gazetecilerin anılarını yaşatmak, genç gazetecileri gerçekleri esas alan bir habercilik konusunda özendirmek amacıyla ilki 1998 yılında verilen Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri’nin bu yıl düzenlen 27’ncisinde kazananlar belli oldu. Evrensel gazteesinin haberine göre, yazılı haber dalında Bırgün gazetesinden Havva Gümüşkaya'nın “İşçiyi bile bile zehirlediler”, Bianet'ten Hikmet Adal'ın “600'den fazla kişinin dosyasında tanık olan bir isim: Ümit Akbıyık” başlığıyla yayımlanan haberleri ödül kazanırken, jüri yazılı Haber dalında Agos Ermenice sayfalar editörü Pakrat Estukyan ve kıdemli fotoğrafçı Berge Arabian’ın 2023’ün Ekim ayında gittikleri Ermenistan’dan yaptıkları diziyi de Jüri Özel Ödülü’ne değer gördü.
Bunun dışında, yerel gazetecilik ödülüne Bitlis Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Gazeteci Sinan Aygül, jüri özel ödüllerine ise "Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama", "Görevi Yaptırmamak İçin Direnme", "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa Muhalefet" suçlarından adli kayıtları da bulunan, Temmuz 2019'da İstanbul Atatürk Havalimanından Odessa (Ukrayna) Havalimanına giden, o zamandan beri yurtdışında firari olarak casusluk faaliyetlerine devam eden Metin Cihan @metcihan rumuzlu “X” hesabını yöneten Cihan Yücel ve ücretli-ücretsiz kadın emeğini koyan, bu alanda hak haberciliği yapan haber sitesi Kadın İşçi layık görüldü.
Faktyoxla Lab (Teyit laboratuvarı) olarak okurlarımız için 27. Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri’ni ve onun kimlere, hangi amaçla verildiğini araştırdık.
Öncelikle, araştırmalarımız zamanı 10 Nisan 2024 tarihinde törenle sahiplerine verilecek Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri’nin jüri heyetinin Banu Güven, Filiz Gazi, Hakkı Özdal, Nazım Alpman, Pınar Öğünç, Sorel Dağıstanlı, Tuluhan Tekelioğlu, Yetvart Danzikyan’dan oluştuğunu belirledik. Jüri üyelerinden Banu Güven 15 Temmuz Darbe Girişimi'nin ardından 29 Eylül 2016'da diğer 12 televizyon ve 11 radyo kanalı ile birlikte görev yaptığı IMC TV RTÜK tarafından kapatıldıktan sonra yurtdışına kaçan ve Almanya'da yaşamaya başlayan bir gazetecidir. 2016 yılının son aylarından beri Kuzey Ren-Vestfalya Eyalet Radyo ve Televizyon Kurumu WDR çatısı altında Funkhaus Europa radyo kanalı için Türkiye hakkında mülakatlar yapıyor ve kanalın internet sayfasında Türkei Unzensiert mit Banu Güven/ Banu Güven ile Sansürsüz Türkiye başlıklı bir video köşesi hazırlıyor. Ayrıca Deutsche Welle'nin Türkçe yayını için de sesli ve görüntülü haberler hazırlıyor.
2020 yılında Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dinkle ilgili Almanya'nın çeşitli bölgelerinde düzenlenen anım toplantılarına katılan şahıslar arasında gazeteci Can Dündar, Almanya Yeşiller Partisi Federal Milletvekili Cem Özdemir, Frankfurt Alman-Ermeni Toplumu Derneği Başkanı Dr. Raffi Kantian ile beraber gazeteci Banu Güven de vardı.
Bunun dışında, 7 Mart 2017 tarihinde Hrant Dink Vakfı bünyesindeki ASULİS Dil, Diyalog, Demokrasi Laboratuvarı’nın düzenlediği, ‘Medyada ‘kadın’ın yerini kadın gazetecilerle konuşuyoruz’ başlıklı söyleşide de konuklar arasında Feyza Akınerdem, Melis Alphan ve Emine Uçak Erdoğanla beraber Banu Güven de hazır bulunmaktaydı.
Toplantının destekçileriyse oldukça tanıdıktı: Ulusal Demokrasi Vakfı (NED), Açık Toplum Vakfı Ve Sabancı Üniversitesi Stiftung Mercator Girişimi…
Jürinin diğer üyesi Filiz Gazi gazete duvar'da yıllardır yazdığı yazılarda sözde Ermeni sorununu sık sık dile getiren yazarlar arasındadır. Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yetvart Danzikyan'ın ''Devlet ayan beyan Dink cinayetinin içinde'' cümlelerini sarfettiği röportajı gerçekleştiren kişi gazeteci Filiz Gazi'den başka birisi değildi. (kaynak)
Aynı zamanda Filiz Gazi devamlı sözde Ermeni Soykırımını ateşli bir şekilde savunan Batı'nın uşağı akademisyenlerden Taner Akçam'ın Aras Yayınları tarafından yayımlanan kitabı 'Ermeni Soykırımı’nın Kısa Bir Tarihi' kitabı üzerine de bir söyleşi gerçekleştirmişti.
Doktora tezini “Soykırım arifesinde devlet aktörleri ve Ermeni siyasi eliti arasındaki ilişkiler” üzerine yazan, şimdilerde Berlin’de Forum Transregionale Studien (Bölgelerarası Araştırmalar Forumu) çalışmalarını sürdüren antropolog Yektan Türkyılmaz’a ''Soykırım, devamında olan şeyler, Hrant Dink’in öldürülmesi biyolojik kadere dönüşmüş durumda sanki. Buradan çıkmak nasıl mümkün?'' - diye bir soru soran, aynı röportajda ''Nispeten Ermenilerin daha çok yaşadığı muhitlerde, Agos Gazetesi’nin ofisine yıllarca ev sahipliği yapmış Halaskargazi Caddesi üzerinde, aynı zamanda Hrant Dink’in öldürüldüğü yerde Azerbaycan ve Türkiye bayraklarıyla araç konvoyu yapılırken Ermeniler ne hissetti?'' diye Ermeniler katlediliyormuşcasına yaygara koparan da yine Filiz Gaziydi. (kaynak)
Bu yazıda ufak bir ayrıntı daha dikkatimizi çekti: o da Filiz Gazi için akademisyenin resimlerini çeken kişinin bu sene ödül alan Berge Arabian”ın ta kendisi olması…
Araştırmalarımız zamanı 2015 yılında sözde Ermeni Soykırımı'nın 100.yıldönümünde Evrensel Kültür`ün özel bir sayı hazırladığını belirledik. O sırada gazetenin genel yayın yönetmeni olan jürinin diğer üyesi Hakkı Özdal özel sayıda “Türkler, Kürtler, Ermeniler: Yüz Yıllık Yalnızlık” başlıklı yazısıyla nasıl Ermenici bir düşünceye sahip olduğunu ortaya koymuştu.
Türkiye ile Ermenistan halkları arasında yeni bir diyaloğun kapısını araladığını iddia ettikleri Ermeni asıllı yazar Murat Ataş'ın ''Armine: Çorakdağ'ın sürgünü'' isimli romanıyla ilgili o dönemde Posta gazetesinin kitap ekinde tanıtım yazısı yazan kişi de Hakkı Özdaldı. Hatta, Murat Ataş bunun için kendisinin sosyal medya hesabı aracılığıyla Hakkı Özdal'a teşekkür etmeyi de unutmamıştı.
Hakkı Özdal'ın 2011 yılında Radikal gazetesinde yazdığı bir yazının başlığı da aslında birçok karanlık hususlara ışık tutacak niteliktedir: ''Onlar gitti, biz eksik kaldık...'' (kaynak) Onlar yani Ermeniler...
Jürinin diğer üyeleri Tuluhan Tekelioğlu ve Yetvart Danzikyan hakkındaysa konuşmaya sanırım gerek bile yok. Tuluhan Tekelioğlu'nun Fransa'da doğduğunu ve uzun yıllar bu ülkede gazeteci olarak çalıştığını, Yedvart Danzikyan'însa Agos gazetesinin genel yayın yönetmeni olduğunu gözönünde bulundurduğumuz zaman bu ödüllerle ilgili bazı gerçekler mutlaka ortaya çıkacaktır. Jüri üyelerini dikkatlice inceledikten ve kim olduklarını dile getirdikten sonra gelelim bu ödülün bugüne kadar hangi gazetecilere ve kurumlara verildiğine... 2015 yılında sözde Ermeni Soykırımı'nın 100. yılı vesilesiyle Agos gazetesine Jüri özel ödülü verildiğinden mi bahsedelim, yoksa 2017 yılında 18-20 Ocak 2017 tarihleri arasında yayımlanan ve Cumhuriyet gazetesi ile Bianet çalışanları olarak birlikte hazırladıkları Hrant Dink suikastı davasının 10 yılını anlatan dosya haberleri dolayısıyla Canan Coşkun ve
Elif Akgül'e yine Jüri Özel ödülü verilmesinden mi?!
Şimdi, gelin bir de 27. Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri Yazılı haber dalında Jüri özel ödülünü alan Agos Ermenice sayfalar editörü Pakrat Estukyan ve kıdemli fotoğrafçı Berge Arabian’ın 2023’ün ekim ayında gittikleri Ermenistan’dan yaptıkları diziyi ele alalım... Öncelikle, okumayanlar için yazı dizisi üç bölümden oluştuğunu belirtmek zorundayız.
Birinci yazı: Karabağlı Ermenilerde umut ve umutsuzluk,
ikinci yazı: Anavatanı bir kez daha kaybetmek,
üçüncü yazıysa: Savaş sona erdi ama barış halen uzakta…
Birinci yazının başından zaten anlıyoruz ki, Pakrat Estukyan'ın ve Berge Arabian’ın 2023’ün ekim ayında Ermenistan'a gerçekleştirdikleri ziyaret Almanya'da Sosyal Demokrat Parti'ye yakınlığıyla bilinen sivil toplum örgütü olan Friedrich Ebert Vakfı'nın desteğiyle gerçekleşmiş. Ve ne gariptir ki, ilk görüşmeleri Erivan’a indikten sadece birkaç saat sonra, Ermenistan’ın önemli sivil toplum örgütlerinden birinin ofisinde gerçekleşmiş. Ama Estukyan gibi deneyimli bir gazeteci Türk-Ermeni ilişkilerinin normalleşmesi sürecinde önemli faaliyetleri olan kurumun adını vermemiş. Ardından da eklemiş: ''Bu STK Türkiye’den de bir dizi sivil toplum kuruluşuyla yapıcı bir işbirliğini sürdürüyor.'' Deneyimli gazeteci isim vermemesinin nedeniniyse çok acayip bir tarzda açıklıyor: ''Muhataplarımız fotoğraf çektirmekten ve kurumlarının adının açıkça belirtilmesinden çekindiler.''
Oysa, olayla azacık ilgisi olan kişliler zaten Ermenistan'da hangi kurumların hangi koşul ve süreçte, hangi konular üzerinden Türkiye'deki hangi STK'larla dirsek temasında olduklarını bilirler. Bu zor bir şey değil. En azından yakın tarih olduğu için arşivler ortada. Öte yandan daha sonra görüşmüş oldukları Karabağlı Ermeni bağımsız gazeteci Marut Vanyan'ın USAID'nin ve Ermeni diasporasının güdümünde olan OC Media, The ArmenianWeekly, Jamnews, hatta Azerbaycan'ın muhalif medya kuruluşlarından olan(yine Batı destekli) Mikroskop Media gibi medya kuruluşlarıyla içli dışlı olduğunu zaten biliyoruz. Öte yandan, yazıda ismi geçen Gorus Basın Kulübü'nün ve mediapoint.am sitesinin Amerika Birleşik Devletleri Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) ve diğer Batılı kaynaklardan fonlandığını hemen hemen bilmeyen hiç yok. Zaten bunu Kulüp saklama gereği bile duymuyor. Kulübün sosyal medya hesaplarında sık sık Batılı fonların hibe ilanlarına rastlıyoruz. Daha sonra Estukyan Karabağlı Ermenilerle ilgili gözlemlerini aktarıyor. Biz bu gözlemlere bakacak olursak, herhangi bir zor durumda kalan Ermeni'ye rastlamıyoruz. ki, bunu zaten gerek Estukyan, gerekse de Arabian da sık sık dile getiriyorlar. Hatta Arabian artıgercek.com'a verdiği demeçte şunları dile getirmişti: “Giderken aklımda gece gündüz çalışacağım vardı. Sonuçta binlerce Ermeni göç etmişti. Kamplara gideceğimi düşündüm. Fakat öyle bir şey olmadı. Kim Karabağlı kim değil anlamıyordum. Hatta bu bende bir moral bozukluğuna sebep oldu, dönmeyi düşündüm. Bir trajedi yokken melodram varmış gibi çekmekten hoşlanmıyorum. Çocuklar mutluydu çünkü bunu ifade ettiler bana. 16 bin çocuk okullara devam ediyor. Bu benim için umut vericiydi. Yetişkinler ise biraz duygusaldı.
İkinci yazıda da aynı şekilde Estukyan trajedi portresi çizmek için uğraşıyordu, ama maalesef bu yazıda da pek başarılı olduğu söylenemezdi. Örneğin, yazının bir yerinde “5-10 yaş arası çocukların mutlu çığlıkları okulun koridorlarında karşıladı bizi. Yine yardım malzemesi olarak temin edildiği anlaşılan Scooter’larla koridorlarda yarışıyorlar, sık sık da çarpışarak yere yuvarlanıyorlardı. Bu düşmelerde kimsenin yaralandığı pek yoktu ama yine de veliler dikkatli olmaları konusunda çocukları uyarıyorlardı. Çocukların oyunlarını seyrettikçe hepimizin yüzünde bir gülümseme belirdi. Berge büyük bir coşkuyla çocukları peş peşe fotoğraflamakla meşguldü.” – diyordu, daha sonra projeye uygun, kendinden istenen bir yazı yazmadığını anladığı anda, tekrar trajediye sarıyordu: “Dediğim gibi, kadınlar çoğunluktaydı ve her birinin anlatacak sayısız hikâyesi vardı. Burada da kapıyı kilitleyip anahtarı cebine koyarak dışarı çıkma öyküleri kadar tam tersine kırmasınlar diye kapıyı açık bırakma hikâyeleri dinledik.” Daha sonra, “109 yıl önce…” diye başlayan cümleler, ardından da “batı Ermenistan” ibaresi… Yine somut, elle tutulabilir hiçbir kanıt, hiçbir belge yok…
Üçüncü yazıda da aynı çelişkili, ne istediğini tam bilemeyen bir yazı üslubu egemen olduğundan\ konuyu daha fazla uzatmak istemedik… Uzman bir gazeteci nasıl böyle amatörce bir yazı dizisi hazırlar ve bu yazı dizisine kim ne diye ödül verir, pek anlayamadık…
Sonuç olarak
- Agos gazetesine 27. Metin Göktepe Gazetecilik Ödülü`nün verilmesi tamamen siyasi nedenlere dayalıdır,
- Bunu ödülün jüri heyetine baktığımızda zaten anlamamız mümkündür,
- Daha önce medya çalışanları ve basın kuruluşları belli bir düşünceyi kapsamaktadır ve kesinlikle objektif değildir,
- Yazı dizisini incelediğimiz zaman vardığımız sonuç yazı dizisinin oldukça amatör, hiçbir gerçek verilere dayanmadan hazırlandığı ve çoğunluk olarak kendisiyle çeliştiğidir.