Türkiye Ermenilerinin yayın organı olarak bilinen Agos gazetesi ve ülkedeki kimi sol tandanslı yayın kuruluşları İnsan Hakları Derneği(İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin ile Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon üyesi Gülistan Yarkın hakkında, “devleti aşağılama” (TCK 301. madde) iddiasıyla açılan davayı ısrarla çarpıtarak olayı sözde Ermeni Soykırımı’nın yıldönümünde düzenlenen anma programının üzerine getiriyorlar.
Faktyoxla Lab. (Teyit Laboratuvarı) olarak Eren Keskin'in İnsan Hakları Derneği(İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin ile Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon üyesi Gülistan Yarkın'ın gerçekten de sözde Ermeni soykırımını anma toplantısı gerçekleştirdikleri için yargılanıp yargılanmadıklarını araştırdık.
Öncelikle, araştırmalarımız zamanı İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Irkçılığa ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon’un 2005 yılından beri İstanbul’da Sultanahmet’te yaptığı 24 Nisan Sözde Ermeni Soykırımı açıklamasının 2021 yılında derneğin Beyoğlu’ndaki ofisinde yapılması sırasında derneğin Eş Genel Başkanı Av.Eren Keskin'in konuşmasında ''Soykırımın her şeyden, ama her şeyden önce devlet eliyle gerçekleştirilen en kitlesel insan hakları ihlali olduğu'' savını dile getirdiğini, haksız bir şekilde bu sözde soykırım iddialarını esas getirerek Türkiye Cumhuriyeti devletini suçladığını belirledik.
Konuşmasını “Soykırım sonucu anayurtlarından kopartılıp dünyanın dört bir yanına dağılmış Ermenilerin uğradıkları, hesaba da, sayıya da gelmeyecek kadar büyük kayıplarının telafisine yönelik talep, istek ve dileklerine yanıt verilmelidir. İnkâr, böyle bir telafi ve adaletin yerine gelmesi sürecinin de önünde engeldir. Bu yüzden yıllardır bir çağrı yapıyoruz: Soykırım, Tanı, Af Dile, Tazmin et!” - şeklinde sürdüren Av.Eren Keskin tavır ve söylemlerini hiç değiştirmeden 27 Şubat Salı günü İstanbul 51. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yine devleti aşağılamayı da unutmadı. Keskin duruşmada “24 Nisan 1915’te, 200 civarında Ermeni aydın gözaltına alındı ve bir daha kendilerinden haber alınmadı. Bu, bugün Türkiye’nin devlet aklını oluşturan İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından başlatıldı. Bu resmî ideoloji sorunlu bir ideolojidir. Diğer kimlikleri yok sayan bu resmî ideolojiyi kabul etmiyorum.” - şeklinde savunmasını yaptı ve böylece sözde Ermeni Soykırımı'ndan asla vazgeçmeyeceğini bir daha kanıtlamış oldu.
Her zaman Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir ‘hukuk devleti’ olmadığını iddia eden Eren daha önce de, 2002 yılında Almanya’nın Köln kentinde yaptığı bir konuşmada devletin güvenlik birimlerinden kaynaklanan cinsel işkenceye yönelik kullanıldığı yönündeki iddialarından ötürü “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin manevi şahsiyetine hakaret ettiği” gerekçesiyle 2006 yılında 10 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Şimdiye kadar kendisinin söylediğine bakılırsa içeriğini bile bilmediği yazılardan dolayı 143 davada yargılanıyormuş.
Bir de kapatılan PKK’nin yayın organı olan Özgür Gündem gazetesinin eş genel yayın yönetmeni olduğunu da bu sürece eklersek, durum daha da vahimleştiğini kendi gözlerimizle görmüş oluruz. Daha 2014 yılında Türkiye Barış Meclisi’nin düzenlediği Orhan Doğan Barış Ödülü'ne layık görülünce ödülünü alan Keskin bu ödülü sürekli sözde Ermeni soykırımı mağduru olduğu iddia edilen Ermeni kadın romancı Zabel Esayan'a ve PKK'nün kurucularından olan,''Sara'' kod adıyla bilinen terörist Sakine Cansız'a adamıştı.(kaynak)
Aynı yıl Taksim'de Ermenice ağıtların dinletildiği 24 Nisan sözde Ermeni Soykırımı ''kurbanlarının anım toplantısı''nda da Avukat Eren Keskin söz alarak, Türkiye'deki Ermeni köylerinin adlarını okumuş, "Bu köylerde artık Ermeniler yaşamıyor" diye alakasız bir iddiada bulunmuştu.
2015 yılında yine Eren Keskin'in eş genel başkanı olduğu İnsan Hakları Derneği (İHD) resmi web sitesi aracılığıyla dünya liderlerine çağrıda bulunmuş, ''Dünya Liderlerine Çağrımızdır: 24 Nisan’da Çanakkale’ye Gelmeyin, Yerevan’a Soykırım Anıtına Gidin!'' - diyerek bir Türkiye devleti düşmanlığına daha imza atmıştı. Aynı demeçte ''Türkiye’nin bir “zafer” olarak sunduğu, törenlerle kutladığı Çanakkale savaşları, gerçekte Osmanlı’nın yeni fetihler hayâliyle katılıp ağır bir yenilgiyle çıktığı bir paylaşım savaşının yaslı sayfalarından biridir. Uzak coğrafyaların çocuklarının, devlet politikaları uğruna birbirini öldürürken can verdiği, insanlığın acılarla dolu tarihinin bir parçasıdır.'' cümlelerine yer veriliyor, ardındansa 24 Nisan'ın ise dünyanın her yerinde Ermeni soykırımının başlangıcını simgeleyen tarih olduğu iddia edilmekle gerçekler ciddi anlamda çarpıtılıyordu.(kaynak)
Araştırmalarımız zamanı, yengesinin Ermeni olduğunu öğrendikten sonra sözde soykırım iddialarını araştırdığını söyleyen , Ermenistan’da soykırım anıtında soykırımı kabul edenler arasında isminin yer aldığını gururla dile getiren Eren Keskin’in Türkiye olarak güya soykırım coğrafyasında yaşadıklarını, işkencenin her zaman varlığını devam ettirdiğini sürekli dile getirince haliyle 2017 yılında Hrant Dink Vakfı'nın dağıttığı Hrant Dink ödülüne de layık görüldüğünü de öğrenmiş olduk. Hrant Dink'e ödül töreninde teşekkür eden Eren Keskin bundan böyle de aynı cesaretle ve sevgiyle doğru olan söyleyemeyi sürdüreceğini dile getiriyordu. Elbette, doğrulardan kasıt her sene sözde Ermeni soykırımının anım günü olarak bilinen 24 Nisan'da toplantılar düzenlemek, Türkiye Cumhuriyetini 'soykırımı gerçekleştiren zihniyetin kurduğu bir cumhuriyet' diye takdim etmek olsa gerek.
Sonuç olarak
- Eren Keskin'în ''devleti aşağılama'' maddesi ile yargılanmasının sözde Ermeni Soykırımı'nın yıldönümünde düzenlenen anma programıyla bir ilgisi yoktur,
- Eren Keskin gerek İnsan Hakları Derneği(İHD) Eş Genel Başkanı olduğu dönemde, gerekse de daha öncesinde defalarca Türkiye Cumhuriyeti devletini alenen aşağılamış ve devlete hakaret etmiştir,
- Devleti soykırımcı olarak nitelendiren, asla hukuk devleti olmadığını ve olamayacağını dile getiren Eren Keskin aldığı ödülleri bölücü sözde liderlere, sözde soykırım kurbanlarına adamakla aslında kendisinin gerçek kimliğini ortaya koymuştur,
- Onun bu saydığımız eylemlerini dikkate aldığımızda, “devleti aşağılama” (TCK 301. madde) iddiasıyla açılan davayı sözde Ermeni soykırımını anma programıyla ilişkilendirmek olayı çarpıtma girişiminden başka bir şey değildir.