Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan ile yaptığı görüşmenin yapıcı ve verimli geçtiğini, Azerbaycan'ın da Türkiye'yle Ermenistan arasındaki normalleşme sürecine destek verdiğini söyledi.
Çavuşoğlu ve Mirzoyan, Antalya'nın Belek Turizm Merkezi'ndeki NEST Kongre Merkezi'nde düzenlenen, Anadolu Ajansının (AA) "Global İletişim Ortağı" olduğu Antalya Diplomasi Forumu 2022 (ADF) kapsamında gerçekleştirdikleri ikili görüşmenin ardından basına açıklamada bulundu.
Türkiye ile Ermenistan arasında ilişkileri normalleştirmek için bir süreç başlatıldığını hatırlatan Çavuşoğlu, "Son derece verimli bir görüşme olduğunu, yapıcı bir görüşme olduğunu söyleyebilirim. Malumunuz ilişkilerimizi normalleştirmek için bir süreç başlattık. Cumhurbaşkanımız (Recep Tayyip) Erdoğan ve (Ermenistan Başbakanı Nikol) Paşinyan'ın karşılıklı pozitif mesajlarından sonra özel temsilciler görevlendirdik." dedi.
Özel temsilcilerin, Moskova ve Viyana'da ilişkilerin tam normalleşmesini görüştüğünü anımsatan Çavuşoğlu, "Bugün biz de bunların üzerinden geçtik, değerlendirdik. Memnuniyetle söylemek isterim ki biz Güney Kafkasya'da istikrar ve barış için çaba sarf ediyoruz ve bu yöndeki çabalarımıza da her taraftan destek görüyoruz. Özellikle Türkiye ve Ermenistan arasında atılan adımlar ve normalleşme sürecinden Azerbaycan da memnun. En son cumartesi günü Bakü'deydim ve Azerbaycan da bu süreci destekliyor." diye konuştu.
Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'yla yaptığı görüşmenin ardından "Görüşmemizde ön koşulsuz diplomatik ilişkilerin kurulmasına ve sınırların açılmasına yönelik normalleşme sürecini devam etme konusunda mutabık kaldık." dedi.
Mirzoyan, Çavuşoğlu ile Antalya'nın Belek Turizm Merkezi'ndeki NEST Kongre Merkezi'nde düzenlenen, Anadolu Ajansının (AA) "Global İletişim Ortağı" olduğu Antalya Diplomasi Forumu 2022 (ADF) kapsamında gerçekleştirdikleri ikili görüşmenin ardından gazetecilere açıklamada bulundu.
Çavuşoğlu'na daveti için teşekkür eden Mirzoyan, "Bu davetin olumlu sinyal olduğunu düşünüyorum ve ben de olumlu karşıladım. Görüşmemizde, ön koşulsuz diplomatik ilişkilerin tesis edilmesi ve sınırların açılmasına yönelik normalleşme sürecinin devamı konusunda mutabık kaldık." diye konuştu.
Resmiler bundan sonra da normalleşme sürecinin devamı konusunda da mutabık kalırken, Ermeni basınında uzmanlar bu konuyu farklı değerlendiriyor.
Faktyoxla Lab olarak Ermeni basınında uzmanların Türkiye Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesiyle ilgili görüşlerini araştırdık.
Ermeni siyaset bilimci Areg Koçinyan, tek bir bakanlar toplantısına büyük umutlar bağlanmaması gerektiğine inanıyor. Ancak ona göre, Ermenistan Dışişleri Bakanı'nın Antalya ziyareti, genel olarak Ermeni-Türk ilişkilerinin normalleşme sürecinde önemli bir bağlantı olarak görülmelidir.
“Normalleşme sürecinin kendisi savaş sonrası en önemli girişimdir [2020'deki ikinci Karabağ savaşından bahsediyor]. Ermenistan'ın içinde bulunduğu zor durumu değiştirebilir” dedi.
Üstelik uzmana göre, Ermenistan'ın Azerbaycan ile normalleştirmeden Türkiye ile ilişkilerini normalleştirebileceğine inanmak saflık olur:
‘‘Türkiye bir takım çözümler için uğraşacak, yani Ermeni-Türk ve Ermeni-Azerbaycan ilişkilerinin paralel olarak ve aynı hızda düzenlenmesini ve aynı zamanda birbirine bağlanmasını sağlamaya çalışacak."
Siyaset bilimciye göre Türkiye ve Azerbaycan ile ilişkilerin normalleşmesi Ermenistan için bir fırsat olarak görülmelidir:
“Şu anda Ermenistan devletinin en önemli sorunları bunlar. Bunlar devletimizin korunmasının önünü açacak fırsatlardır. Aksi takdirde orta vadede devletimiz tehdit altında olacaktır.”
Aynı zamanda uzman, Ermenistan'ın Türkiye veya Azerbaycan'dan daha fazla ilişkilerin normalleşmesine ihtiyacı olduğuna inanıyor.
Müzakerelerin başlangıcından bu yana, Ermeni toplumu konuyu tartışıyor, bu da bir kereden fazla tekrarlanan “ilişkilerin önkoşulsuz normalleştirilmesi” formülasyonu anlamına geliyor. Bu açıklama Ermenistan'ın müzakerelerde "kırmızı çizgilerini" ortaya koyduğunu mu gösteriyor? Bu, özellikle, Ermeni soykırımının uluslararası tanınması, Dağlık Karabağ'ın statüsü ile ilgilidir. Siyaset bilimci Areg Kochinyan, Ermenistan'ın etkileyemediği şeyleri “kırmızı çizgilerine” dahil edemeyeceğine inanıyor:
“44 günlük savaş sırasında Azerbaycan en azından Dağlık Karabağ'da Ermenistan Cumhuriyeti'nin silahlı kuvvetlerinin kalmamasını sağladı. Bu da Ermenistan'ın Karabağ'ın gelecekteki siyasi statüsü üzerinde neredeyse sıfır etkisi olduğu anlamına geliyor.
Ermeni soykırımının uluslararası tanınmasına gelince, Türkiye'nin bundan vazgeçme talebinde bulunacağını düşünmüyorum. Bu sürecin itici gücü Ermenistan değil, yurtdışındaki Ermeni diasporasıdır.” (Kaynak)
‘‘Ermeni-Türk diyaloğu diye birşey yok, Erivan ve Ankara arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi süreci münhasıran Türkiye'nin gündeminde. Mevcut Ermeni makamları bunu görev bilinciyle teşvik ediyor ve uyguluyor.’’ Bu görüşüyse, şu anda muhalefetteki Anavatan Partisi'nin lideri olan Ermenistan Ulusal Güvenlik Servisi'nin (SNB) eski direktörü Artur Vanetsyan dile getirdi. Ona göre, Ermenistan'ın ulusal çıkarları "bu süreçte temsil edilmiyor ve korunmuyor." Vanetsyan bir başka olası sorunun da, Ermenistan’ın mevcut yetkililerinin Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesini açık ve şeffaf olarak sunmaya çalışmasına rağmen, Ermenistan’ın aslında çok gizli bir süreçle uğraştığını dile getirdi.
Vanetsyan, Nikol Paşinyan ve Recep Tayyip Erdoğan'ın hangi konuda "anlaştığının" bilinmediğini de kaydetti.
“Ne yazık ki, yetkililerimizin toplumumuzun arkasından gizli anlaşmalar yapma konusunda zengin deneyimleri var. Görüşmelerden hangi sonucu (Ermeni-Türk normalleşmesi konusunda) alacağımızı açıkçası bilmiyorum.”
Bu arada, Erivan'daki Amerikan Üniversitesi'nden Doçent Vahram Ter-Matevosyan da mevcut “yakınlaşma metodolojisinde” bazı “kırmızı bayrakların” mevcut olduğunu gözlemlediklerini söyledi.
Ter Matevosyan Türkiye’nin Ermenistan’ı 2008 ve 2009 yıllarında olduğu gibi yine aynı tuzağa düşürmek istediğine dikkat çekiyor. Bu tuzak, normalleşmeyi (ilişkilerin) ülkelerin uzlaşmasıyla birleştirmektir, dedi. "Önce normalleşmeyle başlamak, ardından uzlaşmayla devam etmek önemlidir."
Ter-Matevosyan durumu ‘‘normalleşme devletler arası, uzlaşma halklar arası bir süreçtir,’’ diye açıklıyor.
Uzman, normalleşmenin uzlaşmayla ilgili olmadığını kabul etti, ancak bunun "toplumlarımız ve ülkelerimiz arasındaki herhangi bir sorunu çözmenin ilk adımı" olduğunu vurguladı.
“Bu kez 2009 protokollerinden farklı olarak Türkiye ve Ermenistan'ın üçüncü bir tarafın (aracının) hizmetlerine ihtiyacı yok. İkinci temel fark, süreci hızlandıran ve meclis onayı ihtiyacını ortadan kaldıran özel elçilerin atanmasıdır. Koşullardaki bir diğer önemli değişiklik de Azerbaycan'ın kendine çok daha fazla güvenmesi ve normalleşmeye çok daha az karşı çıkmasıdır” – diye Ter-Matevosyan durumu özetliyor.
Ukrayna ve çevresindeki güncel olaylar, en öngörülemeyen jeopolitik senaryoların olasılığını bile dışlamıyor. Sonuç olarak, Rusya kendi başına Güney Kafkasya'dan çekilebilir. Bu görüşü, Özgür Vatandaş sivil toplum örgütü başkanı, analist Hovsep Hurşudyan basına verdiği demeçte dile getirdi.
"Böyle bir olasılığın varlığı bile, Ermenistan'a Batı ile kendi güvenliğini sağlama konularında derhal müzakerelere başlamaktan başka bir alternatif bırakmıyor. Özellikle, önce Fransa ile, sonra Amerika Birleşik Devletleri veya İngiltere ile. Rusya'nın bölgeden çekilmesi durumunda oluşan güvenlik boşluğunu kesinlikle Batı'nın doldurması için bizim için ne kadar önemli olduğunu herkes anlıyor. Eğer Azerbaycan ile Türkiye tarafından bu boşluk doldurulursa, bu bizim yararımıza olmayacaktır."
Ukrayna'daki düşmanlıkların Rusya Federasyonu için başarılı bir şekilde tamamlanması durumunda Ermenistan'ın olası sonuçları hakkında yorum yapan analist, bu durumda Moskova'nın sonunda Rusya Federasyonu-Beyaz Rusya Birlik Devletini genişletmek için Ermenistan, Gürcistan ve Moldova pahasına bir plan uygulamaya başlayacağını kaydetti. Aynı zamanda Erivan'ın Birlik Devletine katılma "başvurusu" Azerbaycan'ı Ermenistan'a karşı kışkırtarak kabul ettirilecek.
Batı'nın Rusya'ya uyguladığı ekonomik yaptırımların olumsuz etkilerine de değinen analist, Ermenistan'ın böyle bir ihtimalden kaçınamayacağını vurguladı. Her şeyden önce, Ermeni ekonomisinin sırasıyla Rus ekonomisine yüksek derecede entegrasyonu göz önüne alındığında, Erivan'ın Moskova'ya ekonomik ve mali bağımlılığı görülüyor. Bu bağlamda, Hurşudyan, Rus rublesindeki keskin devalüasyon nedeniyle Rusya Federasyonu'ndan Ermenistan'a transfer akışındaki kaçınılmaz düşüşe dikkat çekti. Rusların satın alma gücünün düşmesinin yanı sıra, Rusya Federasyonu'na yapılan Ermeni ihracatını da olumsuz etkileyecektir. "Ancak gördüğümüz gibi, olumlu eğilimler ve fırsatlar da var. Hatta son günlerde gözlemlenen Rusların ülkemize akışının, Rusya'ya yönelik yaptırımların Rusya'ya olumsuz etkisinin bir ölçüde hafifletilmesine yardımcı olacağını umuyorum. Bilhassa Ermenistan'da ekonomik faaliyeti teşvik ederek. Ayrıca, bazı yaptırıma tabi malların Ermenistan üzerinden transit geçişi konusunda mümkün olan en büyük ihtiyatın gösterilmesi gerekir. Bunun Ermenistan için hem fırsatlar hem de tehditler oluşturduğunu anlamalıyız." analist özetledi.
“Herhangi bir katılımın etkinliği, katılımcı taraf tarafından gündeme getirilen önemli konu ile ölçülür. Ermeni tarafı, katılımı etkin kılmak için Antalya Diplomatik Forumu'nda hangi esaslı soruyu gündeme getirecek?” - diye siyaset bilimci Tevan Poghosyan, Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan'ın bu foruma katılımını Aysor.am'a anlattı.
“Örneğin Ermeni tarafı, Karabağ'ın tanınması konusunu bu forumda dile getirme görevini, Karabağ’ı tanınmazsa ihtilafın çözülmüş sayılamayacağını belirterek mi görevlendirdi? Tartışmalar sırasında bu konu değil de başka bir konu olacaksa, ne tür bir verimlilikten bahsedebiliriz? Şimdi Antalya'ya gitseler de gitmeseler de ne fark eder? Bundan hiçbir şey değişmeyecek. Bütün sorun Ermenistan'ın bu görüşmede neyle alakalı konuşacağı.
Azerbaycan'ın mezaliminden, işgalden, Artsakh'ın tarihi mirasının yok edilmesinden, soykırımlarla mücadeleden bahsedecek mi? Uluslararası toplumun herhangi bir çatışmada kuvvet kullanmama veya kuvvet kullanma tehdidi ilkesine önem verdiği ancak bu noktanın ihlal edildiği söylenebilir mi?’’ – diye Tevan Poghosya haksız tutumunu sürdürdü.
Siyaset bilimciye göre, Ermeni tarafı yukarıdaki konuları Antalya Diplomatik Forumu'nda gündeme getirme niyetinde değilse, sadece "Ermeni-Türkiye sınırını açalım ve diplomatik ilişkiler kuralım" diyecekse, o zaman şu soru ortaya çıkıyor: ikili açıklamalara göre sınırın ön koşulsuz açılması durumunda ne konuşulmalı?
“Ön koşulların yokluğu, iki tarafın özel temsilcilerinin bir araya geldiği Moskova'da bile bir yerde bir belge imzalarlarsa ve diplomatik ilişkilerin kurulduğunu ilan ederlerse sınırın derhal çekilmesi gerektiği gerçeğinde ortaya çıkacaktır. Şimdi öyle görünüyor ki, Ermeni tarafı bu müzakerelere korkudan giriyor, bunun Antalya'da mı, yoksa telefonda mı söylenmesi ne fark eder? Bu forum sadece Türkiye'yi onurlandırmak için bir etkinlik olacak, çünkü Rusya ve Ukrayna Dışişleri Bakanlarının başkanları da orada bulunacak. Artık Türkiye kutlamalarına katılmaya mı karar verdik?” - Tevan Poghosyan çaresizce durumu özetledi.
Ermeni Ulusal ve Stratejik Araştırmalar Merkezi müdürü Richard Girakosyansa APA'nın Türkiye bürosuna verdiği demeçte olaylara farklı perspektiften bakarak, 2020 yılında gerçekleşen 44 günlük savaştan ders almanın ve diplomatik müzakerelere devam etmenin öneminin altını çizdi.
‘‘Bakan Ararat Mirzoyan'ın Azerbaycanlı ve Türk meslektaşlarıyla hem bire bir hem de üçlü bir formatta görüşeceğini umuyorum" dedi.
Ermeni analiste göre, Ermenistan-Türkiye normalleşme süreci Ermenistan ve Azerbaycan arasında da daha olumlu bir iklim yaratılmasına katkıda bulunuyor.
Görüldüğü üzere, ekonomik ve politik çıkmazda olmalarına rağmen, Ermeni tarafı normalleşme sürecine ve Türkiyeyle ikili ilişkilere pek te sıcak bakmıyor. Bu durumsa Ermenistan’ın kendisini iyice çıkmaza sürüklemek niyetinde olduğunun göstergesidir. Zira, eğer tersi bir durum söz konusu olmuş olsaydı, Ermeni uzmanlar sorunun bir an önce çözümünü öngürürlerdi.